Müslim TUNABOYLU bsgmedya@hotmail.com
15/08/2016 Müslüm Tunaboylu Yazıları/1 |
Avrupa'dan Anadolu'ya gelişimizin ilk yılı idi. Mecitözü”nün Çıkrık Köyü'nde Faik Şentürk adındaki komşunun Çorum akarsuyu kenarındaki kızıl tarlada kavun-karpuz yanında diğer sebzeleri de ektik. Tarlanın güneyinden Çorum suyu geçiyor. Bu akarsu öyle her zaman yatağından çıkarak etrafındaki tarım arazisine zarar vermişliği yok imiş. Anlatacağım sel baskını yöredeki insanları tümden şaşkına çevirdi. Sel suyunun gücünü insanlar yakından görme, tanıma olanağı buldular. Büyük bir tarlanın ortasında kocaman bir asırlık yaşa sahip bir ceviz ağacı. Dalları kesilmiş yalnız büyük gövde kısmı kalmış, onun etrafında da daire gibi açılmış bir çukur var. Gövdeyi koparmak mümkün olmamış, çukur içersinde beklemede. Selin gücünü anlamanız için bunu anlatıyorum. Kesilmemiş olan koca köklere rağmen sel suyu koca ceviz ağacını köklerini kopararak o çukurdan çıkarmış bir kilometre uzakta bir tarlanın ortasına bırakmış, Gücünün derecesini anlayabilmeniz zor değil. Son aylarda Karadeniz bölgesinde de benzeri sel felaketleri oldu evleri birkaç metre uzağa taşıyabildi.tvden izledik İnsan ister istemez etkileniyor. Ben sel suyunun gücü konusunda söylenenlere pek inanmazdım. Ama öğretmenlik yaptığım bir köyde sel suları taşlara birkaç santim olmasına karşın taşların yuvarlandığı gördüğümde gözlerime inanamadım. Doğanın gücü hangi yollarla insanoğluna yaşatılacak hiç belli olmuyor. Uğradığımız sel baskını da yaşantımızın parçalarından biridir. Bir sürü emek birkaç dakika içinde ortadan kalkıyor, doğanın gücü ile başka ellere geçebiliyor. Sel baskını sonunda odun toplayan insanları görmüşüzdür çoğu kez. İşte bir taraf ağlarken diğer taraf sevinebiliyor. Bu insanın doğasında var her halde. Sel baskını sonunda odun toplayan insanları görmüşüzdür çoğu kez. İşte bir taraf ağlarken diğer taraf sevinebiliyor. Bu insanın doğasında var herhalde.Yaşamadığımız bazı olayları başkalarının yaşamalarına gülüp geçiyoruz gibi. Bir gün bizimde ağlayabileceğimiz bir türlü aklımıza gelmiyor. Bana göre bu davranış insanlık için büyük bir ayıptır. Bu ayıbı genç nesle aşılamak yada kavratmak lazım diye düşünüyorum. Hani eskiler derler ya 'Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar' onu günümüz yaşantısına alırken iyi düşünmemiz gerekir diye düşünüyorum. Uçakla yolculuk edenle kağnı ile yada yaya yolculuk yapan arasındaki fark ne zaman insanoğlunu etkileyecek diye düşünüyorum. Uçakla gidip gelen insanoğlu herkesinde kendisi gibi yolculuk yaptığını sanır. Ama öyle değildir. Her insanın yaşantısı başkadır. İnsan ister istemez emeğinin bir karşılığını almak ister. O olgu onun yaşantısını güçlendirecek, doğaya olan bağlılığını, saygınlığını artıracaktır. Tersi oluştuğunda tüm umutlarını yitirecektir. Çaresiz kalmak nedir? Onu yaşayan bireyler yada toplumlar bilir. Yaşamayan bilmez.. Avrupa'dan göç etmişsin. Anadolu sıcak bir duygu ile kucaklamış, Sıcak kanlı insanlardır Anadolulular. Çok hem de çok güzel ilgi gördük. Çok büyük bir tarlasını bize çalışmak için veren ihtiyarı ve ailesini unutmak mümkün mü. İlkbaharın sıcağı altında günlerce tarlada zaman geçirmiş, toprağa çok çekirdek atmışsın. Bunlar zamanla toprak altından dünyaya çok geçmeden herkes kendi cinsine göre kendini göstermiş. Onları gözün gibi koruyarak zamanında suyunu vermiş, çapasını yapmıştın. Yapraklar çoğalmış, dallı budaklı olan ses: Bize bitkileri yapraklar altında olanı adeta bir bakıma gözlerden günlerce gizleyerek büyütmüş. Sen hiç farkına varmıyorsun. Bir yaz akşamı batıdan yükselen yağmur bulutları öyle bir su boşaltıyor ki yeryüzüne miktarını saptamak mümkün değil. Karadeniz'in dalgaları gibi yatağından çıkarak bizim diktiğimiz tüm kavun-karpuz, biber, domates, patlıcan, soğan ve diğerleri sel ile birlikte Karadeniz'e yolculuğa çıkmış ellerini beline koyuyor ve olanları izliyorsun. Emeğini ve olanları değerlendiriyorsun. Geride kalanlarla ne yapabilirsin. Emeğin hiç olmazsa bir bölümünü kalanla karşılama olanağı bulabilir miyim diye düşünüyorsun. İlk akla gelen kavundan ve karpuzdan yeterince pekmez yapabilir misin önerilerini değerlendiriyorsun. Görenler aaa çekiyorlar. Karpuz ve kavundan pekmez yapıldığını duymamışlar, hatta yapmamışlar, Onlar yöre halkı için bir ilk adeta. Birkaç günlük satış sonrasında kışlık tüketimi karşılayacak kadar arpa buğday gelmiş satışlardan. Yaradan bir yandan alıyor öbür yandan başka bir yolla kolaylık sağlıyor. İnsan çalışırsa aç kalmıyor. Yeter ki önce sağlıklı olmak daha sonrada o sağlığı kullanarak gelir sağlamak. İnsan isterse bir çözüm bulabiliyor. Ağlamakla sızlanmakla sorunların çözülmeyece- ğini o yaşta anlamıştım diyebilirim. Tarla sahibinin bize işletmek üzere verdiği tarla dışında tarlası da vardı elbette. Bizim tarım yaptığımız tarla ona bir ek gelir oluyordu. Bize ise büyük bir destek. O kışın bol bol karpuz pekmezi yedik diyebilirim. Pekmez bal renginde ve çok tatlı olmayan bir türde. İnsanı yediğinde rahatsız etmiyor. Oysa o tarihlerde şeker hastalığı zaten bilinmiyordu. Belki tıp biliyordu ama kırsal alana henüz ulaşmamıştı.Anadolu köylüsünün en büyük dayanağı pekmez ile yoğurttu. Şimdiki gibi tavuk ciğeri yada beyaz et yoktu. Kesilen bir tavuk yada horozun ciğeri ile taşlığını bana ayırırdı anam.. Beni biraz diğer kardeşlerimden farklı buluyordu. Bu bana göre bir ana duyumları çok önemlidir. Ana evladı ile en çok ilgilenen bir dehadır bana göre. Durup dururken analık hakkımı helal etmem derler anneler, Her nedense. Kendilerine ilginin azlığını böylece aktarmış olurlar. Süs olsun diye cennet anaların ayağı altında sözü söylenmemiştir. Bir gerçeği unutmamak gerekir. Ana canlıların en kutsal yaratığıdır. O dönemde devlet afetlerle ilgili herhangi bir yardımda bulunamıyordu. Neden bulunamadığını konusu ise devletin kaynakları ancak zorunlu olan hallerde kullanılabiliyordu. Bu tür afetlere yurttaşların yapacağı katkıların unutulur cinsten olamayacağı, yardımın vatandaşların insani duygularının bir gereği olduğunu söylersem yanılmış olmam. Üretilen sebzelerin sel suları ile kara denize ulaşması sonrasında köy halkının ve yöre sakinlerinin yardımları ile mağdur olmaktan olduğunca kurtulduk diyebilirim. İnsanımızın yardımseverliği tarihten günümüze dek aktarılmış en önde gelen vasıflardandır. Olayları yaşayama- yanların pek anlayamayacağı bu tür olayların ülkemizde sık, sık tekrarlanmaması dileğimi de iletmek isterim. Saygılarımla. muslumtunaboylu@hotmail.com |
|
|
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
|
Yazarın diğer yazıları |
YENİ YILI KARŞILAMAYA HAZIRLANIRKEN/SON YAZISI
- 27/12/2020
|
Yazarımız Müslim Tunaboylu, 2020 yılının son yazısını kaleme alırken, yaşamının son yazısını yazmış.. Özlemle anacağız
|
|
YAŞADIKÇA YAŞANANLAR: 1930’LI YILLARDAN BİR ANI…
- 23/07/2017
|
Alışık olmadığım bir tümce ile siz okurlarıma geçmiş ile ilgili bazı olayları anımsatmak istiyorum.
Beni anlayacağınızı umut ederek yaşamdan kesitleri sıralamaya başlamak istiyorum.
|
|
TEKERLEĞİN GÜCÜ VE ÖZGÜRLÜKLER
- 18/10/2016
|
İnsanoğlunun dünyayı tanıması öyle kolay olmamıştır. Yazımın başlığında belirttiğim ‘tekerlek’ insanoğlunun en önde gelen yardımcısı olmuştur.
|
|
MÜSLÜM TUNABOYLU’NUN HATIRALARI
- 25/08/2016
|
Müslüm Tunaboylu, 1932 yılında Bulgaristan’ın Şumnu İl’ine bağlı Yenipazar İlçesi’nin Söğütlü Köyü’nde dünyaya geldi. Babası çiftçilikle uğraşıyordu.
|
|
‘YAŞADIKÇA YAŞANANLAR’ UNUTULMAYAN GÜNLERİMİZ
- 22/08/2016
|
Unutulmayan sayısız günlerimiz vardır. Onların bazılarını gereğince değerlendirir, geleceğe devrederiz. Ama bunun yanında bazı günleri nedense unuturuz.
|
|
'YAŞADIKÇA YAŞANANLAR' DEMİRYOLU-HAVAALANI
- 22/08/2016
|
Avrupa'dan Anadolu'ya göç edişimizde bizi İstanbul Tuzla’dan Amasya'ya kadar taşıyan demir rayların üzerindeki güç çok ilgimizi çekmişti.
|
|
OLAYLAR VE İNSANLAR
- 21/08/2016
|
Bugün sizinle çok değişik bir gezinti yapmak istiyorum. Okurlarımın benimle gezinti yapmalarını istemek bir bakıma uygun gözükmeyebilir.
|
|
TEKNOLOJİYE NEDEN AYAK UYDURAMIYORUZ?
- 21/08/2016
|
Günümüzün kuşağı her nedense gelişen teknolojiye rağmen bürokrasiden vatandaşı kurtaramıyor ya da kurtarmak istemiyor. Bu sorumuza bürokrasinin her kademesinde görev alanlar yanıt verebilirler
|
|
ODUNDAN DOĞALGAZA YOLCULUK
- 21/08/2016
|
Sizinle biraz geçmişe bir gezi yapmak istiyorum. Yaşlı kuşak eski günlerini bir kez daha anımsarken, genç kuşakta biz yaşlılara göre daha şanslıyız diyebilecekler.
|
|
Devamı |
KÖY ENSTİTÜLERİ VE TUĞLACILAR
- 21/08/2016
|
Günümüzden 71 yıl önce ülkenin 21 yerinde Köy Enstitüleri adı altında eğitim ve öğretim kurumları oluşturuldu.
Çorum’da merkezi Kastamonu olan Gölköy Enstitüsü sahasına alınmıştı.
|
|
ZİRVE KÖYE 53 YIL SONRA YAPILAN BİR GEZİ
- 19/08/2016
|
Bugün sizinle yine zaman tünelinde bir yolculuk yapacağız. Bir zamanlar sağlığımız el verdikçe ya da görev gereği ilimizin doğal güzelliklerini görme fırsatı buldum.
|
|
KÖY ENSTİTÜLERİ’NİN UNUTULMAZ EĞİTİM VE KÜLTÜR HİZMETLERİ
- 18/08/2016
|
Altı yüz yıllık bir dönemin eğitim ve kültür hizmetlerine bir göz attığımızda karşımızda ülke insanının bir bölümü hemen tüm eğitim ve kültür olanaklarından uzak kalmıştır.
|
|
KÖY ENSTİTÜLERİ VE KAZANIMLARIMIZ
- 18/08/2016
|
Geçtiğimiz hafta sonunda yani 17 Nisan 2009 Cuma günü 69. kuruluş yıldönümünü kutladığımız Köy Enstitülerinin geçen süreç içerisinde ülke insanına ne ölçüde yarar sağlamış, ya da ne ölçüde köstek olmuştur?
|
|
KÖY ENSTİTÜLERİNİ TANIYALIM
- 17/08/2016
|
Günümüzden 76 yıl önce 17 Nisan 1940’da TBMM‘nin kabul ettiği bir yasa ile ülkenin 21 yerinde kurulan eğitim ve öğretime açılan Köy Enstitüleri,10 yıllık bir süreç içersinde ülkesine 17 bin 431 erkek, 1.390 kız, toplam 18 bin 839 öğretmen, ...
|
|
ÇORUM ÖĞRETMEN EVİ ÖĞRETMENLERE GERİ VERİLMELİ
- 16/08/2016
|
Yazımızın başlığında özetlenen konuyu size biraz açmak isterim. 1961 Anayasası ile oluşturulan yasalar gereği ülkemizde çeşitli adlar altında çok sayıda dernekler ve sendikalar kurulmuştur. Bunlardan birisi de Türkiye Öğretmenler Sendikasıdır.
|
|
METEOROLOJİK OLAYLAR ARASINDA KALAN ÇORUM
- 16/08/2016
|
Durup dururken nerden çıktı bu meteorolojik olaylar. Çorum’un geçmişine şöyle bir göz attığımız da çok değişik meteorolojik olayların yaşandığını görürüz
|
|
KÖY ENSTİTÜLERİ
- 16/08/2016
|
Geçtiğimiz hafta sonunda sabahın erken saatlerinde telefonum çaldı. Hayır mı yoksa bize acı bir haber mi ulaştırılmak isteniyor diye bir ikileme içinde telefonu kaldırdığımda bir ses merhaba hocam dedi.
|
|
KENTLER BÜYÜDÜKÇE SORUNLAR ÇOĞALIYOR
- 15/08/2016
|
Bir zamanlar Orta Asya’da bir iç deniz var iken insanlar bu su birikintisinden uzun süre yararlanmış, toprağın nemi kaybolmaya başladığında ise dünyanın çeşitli yerlerine göç başlamıştır.
|
|
KÖY ENSTİTÜLERİ
- 15/08/2016
|
Adından da anlaşılacağı gibi Köy Enstitüleri köyler için kurulmuş bir eğitim kurumudur. Burada yalnız köy çocukları eğitim ve öğretim görecek sonra da köyüne dönerek kendisine verilen bilgi ve beceriler doğrultusunda çalışmalar yapacaktır. Köy Enstit
|
|
|
|