Metropol kentlerdeki nüfus, yaşam alanlarımızı daralttıkça nefes almamız zorlaşıyor. Betonların arasındaki bizim bu nefessizliğimiz sermayenin nefes almasını sağlıyor. Yani bizlerin nefesi bir bakıma onlara nefes aldırıyor.

Ülkenin dört bir yanından bu kentlere akın eden insanlar, farklı ve renkli kültürleriyle yelpazede yerini alsalar da, hep birlikte kendi kendimizi boğmaya devam ediyoruz. Bizler boğulurken, patlak can simidi satanlar yaşıyor ve farkına varmadan o sınıfı güçlendiriyoruz. Bizler öldükçe onlar canlarına can katıyorlar.

Köyleri kentleştirmek yerine, kentleri köyleştirmenin bir proje olduğunu pek düşünen yok. Yaratılan suni gündemler insanları bu tür düşüncelerden uzaklaştırıyor.

Tarımı öldürürken, terörü beslerken, hayvancılığı süründürürken aç kalan insanlar haklı olarak büyük kentlere “ekmek parası” kazanmak için yığılıyor.

Fazla derine inmeden yazıyorum ki, sindirmeye alıştırılmış, eğitimi yozlaştırılmış bazı insanlarımızı bir dakika bile düşündürebilirsem ne mutlu bana!

Bu yazdıklarımdan ortaya iki başlık çıkıyor…

Birincisi, Anadolu veya Doğu illerimizdeki insanların, uygulanan politikalarla topraklarını terk etmeleri!..

İkincisi ise, bu insanların metropol kentlere yığılması, aş iş derdine telaşına düşmesi ve barınacak yer araması. Nüfus kalabalıklaştıkça da sosyal sorunlar ve suç oranının yükselmesi!..

Her iki başlıktaki konular sizce kimin veya kimlerin işine yarıyor! 

Anadolu ve Doğu’daki illerimiz, köylerimiz boşalırsa ne olur?.. “Ne boşalması” diyenlere de son yılların nüfuslarına bakmalarını tavsiye ederim.

Mevcut bir binayı yıkmak, arsasını başka bir binaya veya müteahhite hazırlamaktır !

Metropol başlığına geldiğimizde ise, Bina yapıcılarını, doku düşmanlarını ele almazsak; Milyonlarca insanın yaşadığı bu kentlerdeki kültür karmaşası, eğitimsizlik, cahillikler sonucu  ortaya küçük bir kıvılcımın atılması yangına, kaosa ve düşmanlığa dönüşür. Ve dönüştü de!

Yazımın ortasındaki sorumu yinelemek istiyorum:

Anadolu veya Doğu’nun boşalması, metropol kentlere yığın yapılması ve burada kaoslar yaratılması ne anlama geliyor, bizi nereye sürüklüyor!..

Ülkenin her bir karışına yerleştirilen Suriyelileri de düşününce insanın aklına şu soru geliyor:

Biz Ortadoğu’ya giremedik ama, acaba biz mi Ortadoğu oluyoruz!