Son günlerde yaşananlara biraz dikkatlice baktığınızda neler görüyorsunuz? Yoksa birileri aklımızla alay mı ediyor, ne dersiniz?
'Savaşın iyisi, barışın kötüsü yoktur.' (Benjamin Franklin) *** Ülkemizde yıllarca ihmal edilen, sorunları görmemezlikten gelinen, duygu ve düşüncelerine gem vurulan, geleceğe ilişkin düşüncelerine, umutlarına ve özlemlerine hep kuşku ile bakılan ve ülke nüfusunun da büyük çoğunluğunu oluşturan gençlik nereye gidiyor? Her gün TV ekranları ve gazete sayfalarında sıkça karşılaştığımız gençler; karşımıza kimi zaman bir hırsız, bir tinerci ya da yaşamın acımasız kollarına terk edilmiş -sokakta yaşayan- birileri olarak çıkmaktadırlar.. Ve onları gördükçe, genellikle hep önyargıyla yaklaşarak, ‘BUNLARIN KÖKÜ KAZINMALI’ gibilerinden sığ düşüncelerle istenmeyen kişiler olarak toplum dışına itmeye çalıştığımızı söyleyebiliriz. Onların o hallere düşmelerinde toplum olarak hatamızın olup olmadığını düşünmeyi/kendimizi sorgulamayı aklımızın ucundan bile geçirmeyiz. Onlar, gözümüzde birer hırsız, birer haydut, ya da sokakta yaşayan tehlikeli unsurlardır. Böyle algılar, böyle değerlendiririz. Onları topluma kazandırmayı, ya da o duruma düşüren etkenleri irdelemeyi hiç düşünmediğimiz gibi, kendimizi; ‘SÜTTEN ÇIKMIŞ AK KAŞIK’ misali soyutlayıp, onlara ‘potansiyel suçlu’ gözüyle bakmayı yeğleriz. Tıpkı Nasrettin Hoca’nın hırsızla olan çilesi gibi! Hocanın evine bir gün bir hırsız girer. Evde ne var, ne yok hepsini alıp gider. Hoca, başına gelen bu olayı çevresindekilere anlatınca; “Ya Hoca, sende önlemini alsaydın” şeklinde tepkilerle karşılaşır. Bunun üzerine Hoca’da; “Ya ahali, hep ben mi kusurluyum. Aslında Nasreddin Hoca’nın fıkrasında da vurgulandığı gibi; toplum olarak birçok konuda toptancı bir anlayış ile hareket ettiğimiz bir gerçek .. Ne dersiniz, Hoca haklı değil mi? Neyse fazla uzatmayalım, bir de savaş kazanına odun taşıyanlara göz atalım.
*** SAVAŞ KAZANI’NA TÜRKİYE Cumhuriyeti’nin Kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün ‘YURTTA BARIŞ, DÜNYADA BARIŞ’ Bugün bölgemizde yaşananları gördüğümüzde, o sözün ne kadar yerinde ve anlamlı bir tespit olduğu çok iyi anlaşılmaktadır. Ama ne yazık ki, ne ülkemizde, ne bölgemizde, ne de dünyada barış var! Aksine, kimi BOP adına, kimi (hala) Esad gitsin adına savaş tamtamlarını aralıksız çalmaya devam ediyor.. Son geldiğimiz noktada; bu da birçok olayda olduğu gibi farklı boyutlara yol almaya başladı. Özellikle Kuzey Irak Referandumu ve sonrasında gelişen olaylarla işin boyutu değiştirdi. Aslında tüm bunlar, akıllara Nasreddin Hoca fıkrasını getiriyor. Yine herkesin bildiği bir fıkra: Hani Nasreddin Hoca, bir gün göle maya çalmaya çalışır. Onu görenler, Hoca’nın bu yaptığına bir anlam veremezler. ‘Hoca ne yapıyorsun?’ diye sorarlar. Hoca da, ‘GÖLE MAYA ÇALIYORUM’ yanıtını verir. Aldıkları yanıt karşısında hayli şaşkınlaşan komşuları; ‘HOCA HİÇ GÖL MAYA TUTAR MI?’ diye tepki gösterirler ama Nasreddin Hoca da söylenenlere aldırış etmeden, İşte, yaşananlar da aynen böyle.. YA TUTARSA?
İnşallah tutar demeyi çok isterdik, ama nerdeee! Pek ihtimal vermiyoruz da, hadi diyelim ki proje (!) olumlu sonuç verdi ve bölgemize barış getirdi diyelim, ya dünyaya? Şu anda dünyada barıştan söz etmek mümkün mü? Her şey ortada! Çünkü birileri, habire savaş kazanının altına odun taşıyor, birileri de ateşin şiddetini artırmak için sürekli körüklüyor. Büyük bir kesim ise ya seyirci, ya da tarafsızlık pozlarında yani ‘kuzuların sessizliğini sürdürmektedirler.. Böyle bir ortamda yangının söneceğini beklemek, ham hayalden öteye gitmez/gidemez. Fazla uzaklara gitmeye de gerek yok.. Burnumuzun dibinde, savaş tamtamları her geçen giderek artıyor. Yani Ortadoğu’da savaş şarkıları başladı. Fokur fokur kaynayan ‘SAVAŞ’ kazanları, başta bölgemiz olmak üzere tüm dünyayı da olumsuz etkileyecek gibi gözüküyor. *** Dün ‘DEMOKRASİ getireceğiz!’ diye, Afganistan, Irak, Libya, Mısır, Tunus ve Cezayir’i AŞURE ÇORBASI’na çevirenler/ bölüp parçalayanlar, 6.5 yıldır da ‘Suriye’ye de demokrasi getireceğiz’ diye uğraşıp durdular/duruyorlar. Ama ‘DEMOKRASİ getireceğiz’ yalanı ve ince hesapları bir türlü tutmadı! Tıpkı, öncekiler gibi! KISACASI; Birileri ‘SAVAŞ KAZANI’nın altına odun taşımak için var gücüyle uğraştı/uğraşıyor. Allah korusun, kazan bir patlarsa, o zaman görürüz, hanyayı Konya’yı! Ortada ne Suriye kalır, ne Irak, ne de Ortadoğu.. Ne de ilerisini söylemeye dilimiz varmıyor. NE DERSİNİZ? (801 Notları/8 Ekim 2017) |
453 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |