Eğitim İş Şube Başkanı İlhan Yaşar, yeni eğitim-öğretim yılının bu yılda sorunlarla başlayacağına dikkat çektiMÜDREDATI KABUL ETMİYORUZ ! 'MÜFREDATI YARGIYA TAŞIYACAĞIZ'
Bunca sorun çözüm beklerkeni tamamen ideolıjik kaygılarla müfredat değişikliği yapıldığına da dikkat çeken İlhan Yaşar, tepeden inmeci, Atatürksüz müfredatı kabul etmediklerini açıkladı. Bu tepeden inmeci Atatürksüz müfredatı okulların açıldığı gün yargıya taşıyacaklarını açıklayan İlhanYaşar, görüşlerini şöyle sürdürdü: ‘2017-2018 Eğitim-Öğretim yılı 18 Eylül Pazartesi günü her yıl olduğu gibi bu yılda sorunlarla başlayacak. Öğretmenlerin bir türlü çözülemeyen atama sorunları, derslik açıkları, kalabalık sınıflar, öğretmensiz okullar, ikili öğretim, taşımalı eğitim, temel lise garabeti, uluslararası sınavlardaki başarısızlıklar, öğrencilerin tarikat ve cemaatlerin yurtlarına mahkûm edilmesi, çocukların örgün eğitim dışına itilmesi, sözleşmeli öğretmenlik, hukuksuz bir şekilde görevden alma ve ihraçlar, sürgün uygulamaları gibi sorunları yıllardır olduğu gibi bu yılda çözüm beklemektedir. Öğrenci, öğretmen ve veli olarak herkes eğitimin birikmiş sorunlarının çözülmesini beklerken, sorunlar arasına iktidarın tamamen ideolojik bakış açısıyla gerçekleştirdiği müfredat değişikliği gibi büyük bir sorun daha eklenmiş oldu.
MÜFREDAT DEĞİŞİKLİĞİ TAMAMEN İDEOLOJİK KAYGILARLA YAPILMIŞTIR Bunca sorun çözüm beklerken tamamen ideolojik kaygılarla müfredat değişikliği yapıldı. Müfredat değişikliğinin yapılış amacı müfredatın sadeleştirilmesi olarak gösterilmektedir. Evet, sadeleşme vardır ama yalnız Atatürkçülük konularında sadeleşme vardır. Hatta bazı derslerde sadeleşme bile demek yetersiz kalıyor, Atatürk ve Atatürkçülük konularını tamamen temizleme gayreti vardır. Sadece Atatürkçülük konuları değil ulusal değerlerde sadeleştirilmiştir. Örnek vermek gerekir 5.sınıf müfredatı Atatürksüz müfredatın en önemli örneğidir. Milli Eğitim Bakanlığının yayını olan 5.Sınıf Sosyal Bilgiler Kitabı’nda zorunlu olarak konan bir adet Atatürk resmi vardır. Atatürk kelimesi 200 sayfalık kitapta bir yerde Mustafa Kemal ismi ise dolaylı anlatımda iki yerde geçmektedir. Atatürk ve Atatürkçülükle ilgili hiçbir konu bulunmamaktadır. Daha da vahimi ünite sonu değerlendirmeleri de dâhil olmak üzere Atatürk’le ilgili bir adet soru bulunmamaktadır. Bu müfredatta ilk kez “ANADİL İLETİŞİMİ” kavramı ile karşılaşmaktayız. Anadilinde eğitim ve öğretim yapılmayan, eğitim dili “Türkçe” olan bir ülkede bu kavrama niçin ihtiyaç duyulduğu anlaşılamamıştır. Burada iktidarın geçmiş 15 yılında; eğitimin dinselleştirmesi, gericileştirilmesi, ticarileştirilmesi, özelleştirilmesi yanında şimdi de daha önceden sık sık uyardığımız gibi eğitimin yerelleştirilmesi ayağına hız verebileceği mesajı mı verilmektedir? Son zamanlarda il-ilçe milli eğitim yöneticilerinin “maarif ordusu” söylemleri eğitimin milli özelliğinden niçin uzaklaştırıldığının da amaçları ile uyuşmaktadır.
BİR YANDA ÖĞRETMENSİZ SINIFLAR, İktidar Atatürksüz müfredatını Avrupa Yeterlilik Çerçevesi ile Türkiye Yeterlilik Çerçevesi’ne dayandırmaktadır. Oysa aynı iktidar ve yandaş sendikası toplu görüşme masasında buçuklu zamları bizlere layık görürken hangi yeterlilik çerçevesine dayandırdıkları belirsizdir. Her ülkede ülkenin geleceği olarak görülen ve eğitime-öğretmene verilen önemi anlamak için öğretmen maaşlarına bakılmaktadır. Bırakın OECD ülkelerinin yılık 27.723-51.879 Dolar/Yıllık ortalama öğretmen maaşını, iflas etmiş bir ekonomiye sahip olan komşumuz Yunanistan’ın öğretmen maaşları ile karşılaştırılması yeterli olacaktır. Eğitim Öğretim yılı başlarken bir yanda öğretmensiz sınıflar diğer yanda atamayan binlerce öğretmenin sorunu bulunmaktadır. İktidarın 15 Temmuz’u bahane ederek kurduğu OHAL yönetimi ve yayınlanan KHK ile binlerce öğretmenin açığa alınması ya da ihraç edilmesi devam etmektedir. Diğer yandan 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nu baypas ederek kadrolu memur alımını sonlandırıp uydurma mülakat sınavları ile sözleşmeli öğretmen alımını sürdürürken, 2016-2017 öğretim yılında hala 45.552 ücretli öğretmenin görev alması açıklanamaz başka bir konudur. Daha önceki yıllarda olduğu gibi öğretmenlerin yanında yardımcı hizmetler, memurlar gibi diğer MEB çalışanları çözülemeyen diğer özlük ve ekonomik sorunlarının yanında, yıllardır dillendirdikleri ve hak ettikleri eğitim-öğretim ödeneğinden yoksun olarak bu eğitim-öğretim yılına başlamaktadır. İlimiz özelinde de öğretmenlerin norm kadro sorunları, okulların dönüşüm sorunları, bitmeyen bakım-onarımları ile eğitim-öğretim yılı açılacaktır. Okul dönüşümlerinde norm kadro fazlalıkları ile öğretmenler tedirgin edilmekte, özellikle okul müdürlerinin okul dönüşümlerinde sınıf oluşturma gayretleri ile ana sınıflarını gereksiz görüp kapatmaları, Milli Eğitim Müdürlüğü’nün bu konuda ilgisiz kalması, öğretmenevinin öğretmenlere layık gördüğü sağlıksız bodrum kat salonları, kalite ve fiyatıyla yemek hizmetinde devam eden sorunlar görmezlikten gelinmeye devam edilmektedir. YOLUMUZ ÇAĞDAŞ UYGARLIK Sonuç olarak, Çocuklarımızın öğrenmeye değil, sınavlara koşullandırıldığı, öğretmenlerin düşük ücretle, esnek ve güvencesiz çalışmaya zorlandığı, siyasal kadrolaşmanın sınır tanımadığı, okullardan bilim ve sanatın kapı dışarı edildiği, dini referans alan uygulamaların arttığı bir eğitim sistemiyle sağlıklı bireylerin yetiştirilmesi mümkün değildir. Biz Atatürk’ün öğretmenleri olarak; ulusal, parasız, bilimsel, demokratik ve laik eğitim mücadelemize, Atatürk’ü ve devrimlerini anlatmaya, haksızlığa, hukuksuzluğa maruz kalmış tüm eğitim çalışanlarının yanında olmaya devam edeceğiz. Yolumuz çağdaş uygarlık yoludur, yolumuz Cumhuriyet yoludur ve bu yoldan asla dönmeyeceğiz.’ (BSGMEDYA) |
460 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |