Hukukçu-Yazar Bülent Serim, Referandum Kampanya çalışmalarının eşit koşullarda olmadığına dikkat çektiNe şartlar eşit ne de... BU KOŞULLARDA SEÇİM OLUR MU KONUK KALEM Bülent SERİM ODATV
12 Nisan 2017 Ve buna dur diyecek hiçbir güç kalmamıştır. Yaşananlar, eğer “Evet” çıkarsa yaşayacaklarımızın göstergesidir. Uyan artık Türkiye!
Referandum yani halk oylaması, Anayasa’da, seçme, seçilme ve siyasal faaliyette bulunma hakkı ile birlikte 67. maddede düzenlenmiştir.
Aynı maddede, seçimlerin ve halk oylamasının, “serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm” esaslarına göre yapılacağı belirtilmiştir. Yine aynı maddede, seçimlerin ve halk oylamasının, “yargı yönetim ve denetimi” altında yapılacağı vurgulanmıştır. 79. maddede ise, seçimlerin ve halk oylamasının, “yargı organlarının genel yönetimi ve denetimi altında yapılacağı” yinelendikten sonra; seçimlerin ve halk oylamasının başlangıcından bitimine kadar, “düzen içinde ve dürüstçe” yürütülmesini sağlama, bu konudaki yolsuzlukları önleme yetkisi de Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) verilmiştir. 3376 sayılı “Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkında Kanun”da da aynı kurallar bulunmaktadır. Anayasal ve yasal kurallara göre halk oylamasının adil, dürüst biçimde ve eşit koşullar altında yapılması gerekmektedir. Peki, bu halk oylaması süreci adil ve dürüst biçimde, eşit koşullarda mı yürütülmektedir?
Bu soruyu olumlu yanıtlamak olanaksızdır. Böyle referandum olmaz. Neden mi?
HALKINI AHİRETLE TEHDİT ETTİ 1)”Evet”çiler din istismarı yapmaktadır. Anayasa’nın 24. maddesinde, din, dini duygular ve dince kutsal sayılan şeyler siyasal ya da kişisel çıkar sağlamak amacıyla kötüye kullanılamaz denilmektedir. Bu referandum sürecinde bunun tam tersi yapılmakta, din, dini duygular ve dince kutsal sayılan şeyler siyasal ya da kişisel çıkar sağlamak için kötüye kullanılmaktadır. Afişleri “Allah için evet”, “Ezan için evet” sloganları süslemektedir. İmamlar topluca “evet” diyeceklerini açıklamakta, cemaate “evet” demeleri için telkinde bulunmakta, hutbelerde “evet” propagandası yapılmakta, müezzinler “evet” selâsına çıkmakta, cami duvarlarına “evet” afişleri asılmakta, cami bahçelerinde “evet” toplantıları düzenlenmekte, imamlar camide RTE’nin mitingine katılıma çağrıları yapmaktadır. Birisi de, “Hayır diyenin gözleri, inkâr nedeniyle ahirette dizine akacak” demiştir. Cemaate “Niyet ettim evet demeye” dedirten imamlar bile türemiştir. Cumhurbaşkanı “Hayır deyip bu dünyanızı ve ahiretinizi tehlikeye atmayın” demiş, halkını ahiretle tehdit etmiştir. Şeriatçı yandaşlar, “Evet çıkacağına dair Hadis-i Şerif var” deyip yalan söylemekten çekinmemektedirler. Hizbullah, “Hâkimiyeti millete değil, Allah’a vereceğiz” diye bas bas bağırmaktadır. Yandaşlarından “Kâfirlere karşı ‘evet’ diyoruz Ya Rabbi” diyenler; “hayırcıları” gâvurlukla, kâfirlikle, İslam karşıtı olmakla, “Müslüman olmamakla” suçlayanlar, “Haçlılara” benzetenler olmuştur. İşe kamu görevlileri de karışmış, kimi il müdürleri “hayırcılara” şeytan benzetmesi yapmıştır. “Evet” otobüsleri ilahilerle dolaşmaya başlamıştır. Her ilden çağrılan 3 hatip ya da hatibeye Başbakan “evet” çalışması yapma görevi vermiştir. Şehitlerin sorumlular, şehitliklere “Evet” afişi asma yüzsüzlüğünü göstermektedir. Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı’nın umrede çekilen fotoğrafları ile Cumhurbaşkanı’nın torununa Kuran öğretirken evinde çekilen fotoğrafı medyaya servis edilmiştir. Aslında bu söylenenler ve yapılanlar, görmek isteyenlere bizi gelecekte nelerin beklediğinin ipuçlarını vermektedir.
BAŞKANLIĞI ÖNEREN GÜLEN’DİR 2)”Hayırcılar” sürekli suçlanmaktadır. Cumhurbaşkanı, Başbakan, Başbakan yardımcıları, bakanlar, AKP milletvekilleri ve yandaşlarla yanaşmalar “hayırcıları”, “teröre destek vermekle”, “teröre hizmet etmekle”, “darbecilikle”, “ülkeyi terörize edenlerle birlikte yürümekle”, “vatan hainliğiyle” suçlamaktadırlar. Barzani devlet başkanı gibi ağırlanır, sözde Kürt bayrağı Türk semalarına çekilir, Barzani’nin partisinin Türkiye uzantısının “evet” propagandası yapmasına göz yumulurken; Cumhurbaşkanı “Kandildekiler hayır diyor” diyerek, “hayır”cıları teröristlerle özdeşleştirmeye kalkmıştır. Başbakan da geri kalmamak için “FETÖ’cüler hayır diyor, onun için evet diyoruz” diyerek, aynı şeyi FETÖ yönünden yapmıştır. Oysa 1997 yılında başkanlığı öneren Fethullah Gülen’dir ve onun yolunda yürüyenler ise “evet”çilerdir. Oslo, İmralı, Kandil görüşmeleri kendi iktidarları döneminde yapılmamış, Öcalan-Kandil haberleşmesine kendileri aracılık etmemiş, hendeklere, çukurlara, silah ve mühimmat yığılmasına kendileri göz yummamış gibi; sanki Öcalan daha önce başkanlığa ve RTE’nin başkanlığına karşı olmadıklarını, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan Öcalan’ın başkanlığa karşı olmadığını açıklamamış gibi; sanki Güneydoğu’daki Kürt Aşiretler “evet” oyu vereceklerini ilan etmemişler gibi, Başbakan’ın çıkıp “PKK hayır diyor, biz onun için evet diyoruz” demesi, bizi acı acı gülümsetmekten öteye geçememektedir. Bu suçlamalarla, getirdikleri yeni rejimi gözlerden kaçırmaya çalışmaktadırlar. “İÇ SAVAŞ ÇIKAR” DEME CÜRETİNİ GÖSTERDİLER 3)”Hayır”cılar şiddet kullanılarak ve tehditle susturulmaya çalışılmaktadır. “Hayır” diyen, “Hayır” afişi asan, “Hayır” bildirisi dağıtan, “Evet” broşürünü almayan partili gençler, üniversiteliler, sendikacılar, Birleşik Haziran Hareketi üyeleri, MHP’li muhalifler, yurttaşlar silahlı ya da silahsız kişilerin saldırısına uğramakta, yaralanmakta ve bu yolla yıldırılmaya çalışılmaktadır. AKP’li kimi görevliler, “Sandıktan evet çıkmazsa iç savaş çıkar” deme cüretini bile göstermişlerdir. AKP’li gençler, ellerinde silah fotoğraf çektirip, “Hayırcıları bekliyoruz” notuyla sosyal medyada yayımlamışlardır. Kısaca Ak Milisler meydanlara inmiştir. Muhtarlar “Hayır çıkarsa hizmet alamazsınız”, çiftçiler “Evet çıkmazsa tarımsal destek ödemelerini alamazsınız” denilerek tehdit edilmektedir. “Hayır”cı öğretim elemanları, gazeteciler, televizyon programcılarının işine son verilmiştir. 4)”Hayır”cılara her şey yasaktır. Valilikler, kaymakamlıklar ve rektörlükler, “Hayır”cıların toplantılarını, gösteri ve yürüyüşlerini bir bahaneyle yasaklamakta, “Hayırcılara” salon tahsis etmemektedirler. Onlara bu yetkiyi OHAL kuralları vermektedir ve bunun için OHAL ortamında referanduma gidilmektedir. “Hayır” bildirisi dağıtanlara, afişi asanlara polis müdahale etmekte, bunları gözaltına almakta ve para cezası kesmektedir. Bir polisin Ankara Kızılay’da “Evet çalışması serbest, hayır çalışması yasak” demesi, sonsuza kadar Ankara semalarında çınlamaya adaydır. “Hayır" diyeceğini açıklayanlar adeta aforoz edilmekte, kimileri partilerinden ihraç edilmekte, kimileri işlerinden kovulmaktadır. Özel radyo ve televizyonlar rahatça “Evet” propagandası yapabilsinler diye, YSK anket yasağını kaldırmış, özel radyo verici istasyonu kurulmasına sınır getirilmiş, YSK’nın ceza vermesi yasaklanmıştır. Yine YSK, siyasal partiler dışında kimlerin propaganda yapabileceğine valilik ve kaymakamlıkların karar vermesi gerektiğini kabul ederek, “Hayır” kampanyalarını RTE’nin bürokratlarının inisiyatifine bırakmıştır. “Hayır” diyen sivil toplum örgütleri ve meslek odalarının çalışmalarına sınır ve yasak getirilmektedir. Bir siyasal partinin fiili başkanı olan Cumhurbaşkanı hemen her gün muhtarları Saray’da toplarken, CHP’nin toplantısına katılan muhtarlara soruşturma açılmaktadır. “Hayır” otobüslerinin yolu, iktidara mensup belediye araçlarıyla kesilmekte, otobüslerin alanlara girmeleri engellenmektedir. “Evet” çadırları bulunduğu meydanlara kurulan “Hayır” çadırları, AKP’li belediye zabıtalarınca yıkılmaktadır. ÖRTÜLÜ AF GETİRİLMİŞTİR 5) Rüşvetle oy satın alınmaktadır. Cumhurbaşkanı referandum sürecinde topladığı kaymakamlara “kömür ve gıda malzemesi dağıtın” talimatı vermiştir. Ramazan ayına daha çok zaman varken kimi illerde ramazan yardımları dağıtılmaya başlanmıştır. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders müfredatının açıklanması, kamu bankalarının genel kurulları, 15 Temmuz Darbesini Araştırma Komisyonunun raporunun yazılması, Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri, OHAL haksızlıkları inceleme komisyonunun kurulması referandum sonrasına bırakılmıştır. Türban Türk Silahlı Kuvvetleri’nde de serbest bırakılmıştır. Meydanlar “idam, idam” diye inletilmektedir. Açık cezaevine geçiş kolaylaştırılıp, denetimli serbestlikle cezasının çok az kısmını çekenler salıverilerek, örtülü af getirilmiştir. Sigortasız iççi çalıştıran işverene af getirilmiş; geçici işçi alımına hız verilmiş; belediye borçları ertelenmiş; KDV ve ÖTV’de geçici indirime gidilmiştir. Başbakanlık tarihin en pahalı “Cem Törenine” imza atmış, açılışı bizzat Başbakan yapmıştır. Bir yandan Saray muhtarların sosyal güvenlik primlerini devletin ödeyeceğini müjdelerken, bir yandan da bir bakan muhtarlara evet çıkması durumunda elbise sözü vermektedir. “Evet” mitinglerine belediye otobüsleri, metrolar, deniz taşıma araçları bedava insan taşımakta, kamu görevlileri zorla “Evet” mitinglerine taşınmakta, meydanlarda şemsiye, şapka vs dağıtılmaktadır. 6) “Evet”çilerle “Hayır”cılar eşit koşullarda yarışmamaktadır. Bir yanda Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar, belediye başkanları, valiler, rektörler, kaymakamlar, imamlar, yandaş ve yanaşma medya “evet” propagandası yaparken; kısaca tüm kamu gücü, kamu otoritesi, kamu olanakları, kamu kaynakları, kamu bütçesi, örtülü ödenek, kamu kurum ve kuruluşları, kamu görevlileri, kamu binaları, kamu araçları, yerel yönetimler ve bütçeleri, ihalelerle oluşturulan havuzlar, sivil toplum örgütleri, ticaret odaları, TRT “evet” propagandası için kullanılırken; “evet”çiler hiçbir yasal kural ve sınır tanımazken, “Hayır”cılar kendi bireysel olanakları, emekli aylıkları ve partilerin dar bütçeleriyle propaganda çalışmaları yapmaya çalışmakta, bu çalışmalar da yasaklarla karşılaşmaktadır. Bir yanda kent meydanları, caddeleri, sokakları, kamu binaları, tüm bilbordlar “Evet” afişleriyle donatılırken; öbür yanda CHP binalarına bile “Hayır” afişleri asılması engellenmekte, “Hayır”cılaların bilbordlarda yer bulmaları da zaten olanaksız kılınmaktadır. Kısaca bu referandum adil ve dürüst olmadığı gibi eşit koşullarda da yürütülmemekte, tüm seçmenlerin aklıyla alay edilmektedir. Ve buna dur diyecek hiçbir güç kalmamıştır. Yaşananlar, eğer “Evet” çıkarsa yaşayacaklarımızın göstergesidir. Uyan artık Türkiye! Not:Bu yazı Odatv'den alınmıştır..
|