• https://www.facebook.com/bsgmedya@hotmail.com
  • https://www.twitter.com/bsgmedya@hotmail.com

NÖBETÇİ ECZANELER
ULUSAL GAZETELER

Çorumlu gazeteci Soner Yalçın, Ortaköy Reina Saldırısı’nı değerlendirdiği yazısında, 'Çorum vb. olayları aklımızdan çıkarmamalıyız.’ uyarısında bulundu

GERÇEKÇİ OLMALIYIZ,
SAMİMİ OLMALIYIZ!
YOKSA BU TERÖR
BELASI BİZİ BÖLECEK!


5 Ocak 2017
Çorumlu
gazeteci Soner Yalçın, yılbaşı gecesi yaşanan Ortaköy Saldırısı’nı değerlendirdiği yazısında, ‘Gereksiz kaba tartışmaları bırakıp teröre, emperyalizmin büyük oyununa karşı birlik olmalıyız. Çorum vb. olayları aklımızdan çıkarmamalıyız.’ şeklinde uyarılarda bulundu.

Soner Yalçın’ın Odatv’de yer alan yazısı şöyle:

IŞİD çıkarılan “yılbaşı hissiyatından” yararlandı. Hani o sosyal medyada “oh olsun” diye yazanlar var ya, işte IŞİD onları safına katmak istiyor!

Gerçekçi olmalıyız.

Samimi olmalıyız.

Yoksa bu terör belası bizi bölecek.

Yaşadığım olayı anlatmalıyım:

Robert A. Peck adını hiç duydunuz mu?

Amerikalı diplomattı. Dışişlerine girmeden önce Amerikan Ordusu'nda görev yaptı.

Muhtemelen -eşi gibi- CIA görevlisiydi.

“Diplomat” kimliğiyle Moskova'da bulundu.

Kıbrıs'ta çalıştı.

Ankara'daki büyükelçilikte ikinci katip olarak görev yaparken, Çorum ve Amasya'ya geziler yapıp, -nedense- Aleviler'in politik gücü gibi konularda araştırma yaptı!

Bu “araştırmalarından” kısa süre sonra, Çorum'da -o güne kadar hiç rastlanılmayan- “Müslüman Namusuna Sahip Çık” başlıklı bildiri dağıtıldı. 19 Mayıs Bayramı'na katılan kız öğrencilerin kıyafetlerine karşıydılar!

Bildiri şu cümleyle bitiyordu:

“Ne mutlu canı ile, kanı ile, malı ile CİHAD edenlere…”

Çorum bu bildiriyle gerildi. Ardından…

MHP'li eski Bakan Gün Sazak, 27 Mayıs 1980'de öldürüldü.

Suikast Ankara'da oldu; ama ertesi gün Çorum karıştı.

Kentin en işlek caddesine çıkan çoğunluğu gençlerden oluşan grup, “Kanımız aksa da zafer İslamın” ve “Kana kan intikam” sloganlarıyla yürüyüşe geçip Alevi- solcu işyerlerine saldırdı.

Olaylar iki gün sürdü; sokağa çıkma yasağı ilan edildi; olaylar duruldu.

Fakat… Şehirdeki gergin atmosfer sona ermedi. Herkes tedirgindi; sürekli “karşı mahallenin” saldırıya geçeceğini konuşmaya başladı. Mahalleler silahlandı. 40 gün sonra…

Tarih: 4 Temmuz 1980.

Cuma namazı henüz bitmişti ki, “Aleviler Alaattin Camii'ne bomba attı” diye yalan bir laf çıkarıldı. Bu yalan kimi cami hoparlöründen duyuruldu. TRT bu yalanı ekrana taşıdı.

Çıkan olaylar sonucunda 57 kişi can verdi.

Bu oyunu sahneye kimler koydu?

Bir ipucu var:

Robert A. Peck, Ankara'dan hemen sonra Afganistan'da çalıştı. Görevi, cihatçıları örgütlemek oldu! Emekli olduğu 1989 yılına kadar El-Kaide ile ilişkileri yürüttü. (2010'da AIDS'ten öldü!)

Bugün…

Sadece bir şehri değil, tüm Türkiye'yi provoke etmek için gerginlik stratejisi ilmik ilmik örülüyor…

Bir örnek vereyim…

İKİ KAHVE, İKİ HUKUK

İki kahveden iki sahne:

Birinci kahvede; cübbeli sarıklı iki kişi kahvede oturanlara içkini-kumarın kötülüğünü anlatıyor; dinin bunları yasakladığını tebliğ ediyor.

İkinci kahvede; bir kadın diğeri erkek iki kişi kahvede oturanlara IŞİD tehlikesinden bahsediyor; laikliğin önemini anlatıyor.

İşte… Bugün Türkiye'de…

Birinci kahvede konuşma yapan iki kişiye hiç dokunulmazken; ikinci kahvede konuşma yapan iki kişi tutuklanıyor!

Bu fark niye?

Her iki kahvedeki konuşmaların altına imzasını atmayacak bir kişi var mı?

Evet, içki-kumarın kötülüğü üzerine konuşma yapmak iyidir.

Evet, IŞİD tehlikesine karşı uyanık olmalıyız; laikliğe canla sarılmalıyız demek de iyidir.

Fakat…

İki kahveden iki farklı hukuk nasıl çıkıyor?

Cevabı olan var mı? Sanmıyorum!

Adalet duygusunu yok eden bu iki farklı hukuk yorumu toplumsal uzlaşmayı yok etmekle kalmıyor; halkı gerginlik atmosferine sokuyor!

IŞİD, FETÖ, PKK saldırılarına karşı güç birliği yapılması gereken bu acılı süreçte toplumsal barış dinamitleniyor.

Çok geriye gitmeyeyim; benzerini yılbaşı öncesinde de görmedik mi?

Noel Baba'ya ucube saldırılar; pankart asmalar, bildiri dağıtmalar…

Aynı oyun Mısır'da da oynandı; Hıristiyan Kıptileri öldürdüler; kiliselerini yaktılar. Vs.

Erdoğan, Mısır'daki büyük oyunu görüp, Mursi'ye “laiklikten korkmayın” derken, Türkiye'deki provokatörlere niye ses çıkarmıyor?

KİM ŞUURSUZ

Reina saldırısının/katliamının hayat tarzına yapılıp yapılmadığı hararetle tartışılıyor.

“Saldırı hayat biçimine karşı yapıldı” diyenlere, -örneğin- Murat Bardakçı bile sertçe karşı çıkıp; “ahkam kesip bilge görünmeye meraklı bir-iki şuursuzun keramet yumurtlamak maksadıyla sayıklamalarından ibarettir” diye yazdı.

Bir terör örgütünün eylem amacı, bizi niye yoğun tartışma içine çekiyor?

IŞİD'in Reina saldırısının amacı belli; Türkiye'de istikrarsızlık-kaos çıkarmak.

Ve fakat şu gerçeği de gözden kaçırmamak gerekir:

IŞİD, bir devlettir.

Bu devletin; istihbarat birimi “Muhaberat”; ve güvenlik birimi “Emniyyat” gibi kuruluşları var. Keza…

El-Emn ed-Dahili (iç güvenlik) ile El-Emn el Harici (dış güvenlik) birimleri var. Yani…

Rastgele terör eylemi yapmıyorlar. Reina saldırısını da rastgele seçmedi.

Evet, asıl amacı kaos çıkarmak; ama bir de, her daim yaptığı gibi sempatizan kazanmayı hedefliyor.

Çıkarılan “yılbaşı hissiyatından” yararlandı. Hani o sosyal medyada “oh olsun” diye yazanlar var ya, işte IŞİD onları safına katmak istiyor!

Irak'ta “Sünni duyarlılıktan faydalanmak” amacıyla -AVM bombalama gibi- benzer eylemleri yapıp militan kazandı. Yani, IŞİD yaşam tarzını hep hedef aldı; şimdi Türkiye'de de bunu hayata geçiriyor.

Gereksiz kaba tartışmaları bırakıp teröre, emperyalizmin büyük oyununa karşı birlik olmalıyız. Çorum vb. olayları aklımızdan çıkarmamalıyız.

Kaynak:Odatv



519 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

BİR KİTAP

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI