Çeşitli siyasi parti ve demokratik kitle örgütlerinin de destek verdiği '1 Eylül Dünya Barış Günü' eyleminde barış ve demokrasi talepleri dile getirildiKAYITSIZ, ŞARTSIZ VE 'AMA'SIZ,
1 Eylül Dünya Barış Günü, tüm yurtta olduğu gibi Çorum’da da kutlandı. Emek ve Demokrasi İçin Güç Birliği’nin çağrısı üzerine Eski Töb-Der Binası önünde bir araya gelen grup, ellerinde pankartlarla ‘barış zinciri’ oluşturarak, sloganlarla eşliğinde Pir Baba Parkı’na kadar yürüdü. Çeşitli siyasi parti ve demokratik kitle örgütlerinin de destek verdiği 1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle düzenlenen eylemde bir kez daha barış ve demokrasi talepleri dile getirildi. Emek ve Demokrasi İçin Güç Birliği adına basın açıklamasını okuyan KESK Dönem Sözcüsü ve Eğitim Sen Çorum Şube Başkanı Mehmet Öztürk, 52 milyon insanın yaşamına mal olan 2.Dünya Savaşı’nın üzerinde 77 yıl geçtiğine dikkat çekerken, ‘Hala silahlar konuşuyor, bütün insanlık ağır bedeller ödüyor, eşitliğe, özgürlüğe, demokrasiye dair temel kazanımlar her gün biraz daha gasp ediliyor, geriliyor. Sömürü ve kar hırsı, hegemonik güçler arasındaki paylaşım ve iktidar mücadeleleri savaşları süreğen hale getiriyor.’ dedi. Konuşmasında barış mücadelesine vurgu yapan Mehmet Öztürk, ‘Bu karanlık ve savaş halinden halklarımızı ve emekçileri kurtaracak olan emek, barış ve demokrasi mücadelesidir.’ dedi. Konuşması sık sık ‘Barış Hemen Şimdi’ sloganıyla kesilen Öztürk, basın açıklamasında şunları söyledi: ‘Hitler ordularının Polonya’yı işgaliyle başlayan ve 52 milyon insanın yaşamına mal olan II. Dünya Savaşı üzerinden tam 77 yıl geçti… Hala silahlar konuşuyor, bütün insanlık ağır bedeller ödüyor, eşitliğe, özgürlüğe, demokrasiye dair temel kazanımlar her gün biraz daha gasp ediliyor, geriliyor. Sömürü ve kar hırsı, hegemonik güçler arasındaki paylaşım ve iktidar mücadeleleri savaşları süreğen hale getiriyor. Suriye ve Irak başta IŞİD ve El Nusra olmak üzere daha birçok paramiliter vahşet güçleri eliyle kan gölüne çevriliyor, bölgenin doğal kaynakları emperyalizme peşkeş çekiliyor. KAYITSIZ, ŞARTSIZ VE “AMA”SIZ, İÇERİDE VE DIŞARIDA BARIŞ’A ÇAĞIRIYORUZ! AKP döneminde iktidar ortağı haline getirilen, iktidarlar tarafından korunan, örgütlenme alanları açılan ve silahlandırılan Cemaat, adını ironik şekilde “Yurtta sulh” olarak koydukları darbe girişimiyle ezilenlere ve emekçilere karşı 15 Temmuz’da savaş açıyor. Darbe girişimi Cemaatin elinde patlasa da, siyasi iktidar bu kez başka cemaatlere devletin kapılarını açarak yeni tehlikelere zemin hazırlıyor. Kan ve gözyaşından beslenme, katliam ve felaketlerden dahi iktidarını güçlendirme konusunda “uzmanlaşan” AKP iktidarı, darbe girişimini temel hak ve özgürlükleri askıya almak için fırsata çevirmede gecikmiyor! 'CAN GÜVENLİĞİN OLMADIĞI BİR DÖNEMDEN GEÇİYORUZ' Çalışma yaşamında 12 Eylül darbesinin bile cesaret edemediği hukuksuzlukların, emek karşıtı yasaların, fiili uygulamaların ardı arkası kesilmiyor. İktidar dışında kimsenin ne iş güvenesinin ne de can güvencesinin olmadığı karanlık bir dönemden geçiyoruz. Ülkemiz adı konmamış savaş halinden Cerablus işgaliyle resmen de bir savaş haline sokuluyor. OHAL ile savaşın içte yaratacağı tepki ve muhalefetin önü alınıyor, cephe gerisi dikta uygulamaları ile “sağlama alınmaya” çalışılıyor. Sokağa çıkma yasakları, hukuka aykırı şekilde ilan edilen güvenlik bölgelerinin yaygınlaşması, yerleşim yerlerinin dünya ile ilişkisinin kesilmesi, işkence vakaları, toplu gözaltı ve tutuklamalar, şehirlerin ağır silahlarla taranması gibi uygulamalar devletin “rutin uygulamaları” haline getiriliyor! Muhalif basın yayın organları basılıyor, basın emekçileri gözaltına alınıyor, yazarlar bir bir cezaevlerine konuyor. '12 EYLÜL DÖNEMİNİN ARATMAYAN UYGULAMALARLA KARŞI KARŞIYAYIZ' Başta Aleviler olmak üzere diğer inanç grupları baskı altında tutulurken, devletin en üst makamlarında devlet töreniyle zikir ayinleri düzenleniyor. Laik, demokratik, bilimsel ve anadilinde eğitim talebinin aksine gerici eğitim müfredatı dayatılıyor. Bir kez daha kadın tüm saldırıların hedef tahtası haline getiriliyor, çocuklarımız ya IŞİD’in eğitim yuvalarına ya da tecavüzcü, tacizci sapık vakıfların kucağına itilmek isteniyor. Kürt sorununun demokratik, barışçıl ve müzakerelere dayalı siyasal çözümünü iktidarlarının sonu olarak gören AKP, on yıllardır binlerce insanımızın ölümüne, çocuklarımızın geleceği olan kaynakların savaşa aktarılmasına, doğanın ve yerleşim yerlerinin yıkımına yol açan tekçi, inkârcı ve faşizan yöntemde ısrar ediyor. Kan ve gözyaşı dışında bir sonuç yaratmayan, yaratamayacak ırkçı, ayrımcı, tekçi, cinsiyetçi, mezhepçi siyaset terk edilmelidir! Savaşta ve barışta ölenler/öldürülenler olarak, iktidardan ve sermayeden barış, özgürlük, eşitlik beklenmeyeceğinin farkındayız. Çünkü bizler öldürülüyoruz, sürgün ediliyoruz, işkenceden geçiriliyoruz, tecavüze uğruyoruz. Çünkü bizler savaşlarda bedel ödeyenleriz. Ülkedeki siyasi gelişmeler barış için daha fazla mücadele etmemiz gerektiğine işaret ediyor. Emek ve Demokrasi İçin Güç Birliği’nin daha da büyütülmesini ve etkin bir mücadele yürütülmesini zorunlu kılıyor. Bu karanlık ve savaş halinden halklarımızı ve emekçileri kurtaracak olan emek, barış ve demokrasi mücadelesidir. Eşit, özgür, insanca ve kardeşçe yaşayacağımız bir ülke ve dünyayı kendi ellerimizle kurana kadar mücadele etmeye ve mücadeleyi her gün biraz daha büyütmeye devam edeceğiz.' Eski Töb-Der binası önünde toplanan grup, ellerinde |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |