• https://www.facebook.com/bsgmedya@hotmail.com
  • https://www.twitter.com/bsgmedya@hotmail.com

NÖBETÇİ ECZANELER
ULUSAL GAZETELER

TÜRKİYE tarihinde kara bir gün daha.. 12 Eylül kabusunun ülkemiz üzerine bir karabasan gibi çöktüğü o karanlık yıllar.. Ve takvimler 7 Kasım 1980 tarihini gösteriyordu..

İLHAN ERDOST HEP 36 YAŞINDA!


  1. Nihat KARALAR
  2. /801 NOTLARI
  3.  

TÜRKİYE tarihinde kara bir gün daha.. 12 Eylül kabusunun ülkemiz üzerine bir karabasan gibi çöktüğü o karanlık yıllar.. Ve takvimler 7 Kasım 1980 tarihini gösteriyordu..

Bu ülkenin bir çok değerinin şöyle veya böyle yolunun geçtiği, o ünlü mekanların başında gelen Mamak Cezaevi..

Ve o mekanın konuklarından biriside yayıncı yasak yayın basmak ve bulundurmak iddiasıyla gözaltına alınan yayıncı Muzaffer Erdost’un kardeşi İlhan Erdost’tur…

İlhan Erdost ismi, bir çoğumuza tanıdık gelir. Hele de sol düşünce ile kıyısından köşesinden bir ilişkisi veya gönül bağı olanlara daha bir tanıdık gelir… 

Çünkü bir çoğumuzun sol düşünce ile tanışması, O’nun ağabeyi Muzaffer Erdost’un kurduğu ve ağabeyi’nin hapse girdiği dönemlerde sorumluluğunu üstlendiği Sol ve Onur Yayınları’nda yayımlanan kitaplar sayesinde olduğu bir gerçektir.

Hele de yaşları bugün 50’nin üzerinde olupta, o yıllarda sol ile gönül bağı olanlar, o iki bilge kardeşin (Muzaffer ile İlhan Erdost) bu ülkenin demokrasi mücadelesine ve kültürel gelişimine katkılarını çok iyi gözlemlemiş, hatta tanık olmuşlardır.

İşte o isimlerden İlhan Erdost, gözaltına alındığı Mamak Cezaevi’nde 7 Kasım 1980’de görevli erler tarafından dövülerek öldürüldü.

**

Bundan 40 yıl önce yani 12 Eylül Darbesi’nin o karanlık günlerinde, bir sabah gözaltına alınan ve sonra da birçok insan gibi yaşamdan koparılan İlhan Erdost ismini 1984’lerde öğrendim.

1984-85 yılları..

Liseyi bitirmiş, o yıllar Karanfil Sokak’ta bulunan bir dershanenin üniversite hazırlık kursları nedeniyle bir süre Ankara’da kalmıştım.

O günlerde, sık sık uğrak verdiğimiz yerlerin başında Konur Sokak gelirdi..

Konur Sokak, sadece Ankara’nın değil, tüm ülkenin kültürel kalbi olan mekânlardan birisidir.

Aydınların, gazetecilerin, üniversite öğrencilerinin ve her yaşta insanın uğrak verdiği yerlerden biridir.

Bugün de hala aynı.

Sokak’ta sıra sıra dizilmiş onlarca kitabevi.. 

Her çeşit kitabın buluştuğu bir mekân.

Kardeşinin öldürülmesinden sonra “Muzaffer İlhan Erdost” adını alan o bilge insan ile o mekanlardan birinde yani Onur ve İlhan İlhan Kitabevi’nde tanışma olanağı bulduğumda, İlhan Erdost ismini duymuştum..

O günden sonra Onur Yayınları ve İlhan İlhan Kitabevi’ne uğrak vermemiz sıklaşmıştı.

Yeni çıkan kitapları inceler,olanaklarımız elverdiğince de almaya çalışırdık. (Bu arada Muzaffer ağabeyin biz gençlere hayli indirim yaparak, dahafazla kitaba ulaşmamıza verdiği katkıyı hala unutamam)

**

Konur Sokak’tan, ayrılmak bize hayli zor gelir ve daha gitmeden yeniden geleceğimiz günü iple çekmeye başlardık.

O günler bir kez daha, film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyor..

Neydi, bizi oralara öyle mıknatısgibi çeken?

Sol göğsümüzün altındaki cevher mi, gençliğin verdiği heyecan mı?

Ya da kardeşini yitirmiş birağabeye teselli vermek mi?

Elbette birçok nedeni vardı.

Ama o bilge insanın yani Muzaffer İlhan Erdost’un bizim tesellimize ihtiyacı olmadığını adımız gibi biliyorduk.

Çünkü o acısını yüreğine gömerken, sevgiye dönüştürmeyi de başarmış birisiydi.

Damarlarında atan gençliğinin baharında bir filiz gibi kıyılan/ezilen/yok edilen İlhan’dı..

Damarlarında atan, attığı tohumun onca baskıya, onca zülme rağmen, yeniden gençlerin yüreğinde yeşeren heyecanlardı.

Onun için, gençler, -özellikle de üniversiteliler- hepsi birer İlhan Erdost’tu..

O bilge insan ile yapılan sohbetlerde, O’nun o babacan tavrını ve sıcaklığını görüyor ve damarlarımızda hissediyorduk.

Sanki, 7 Kasım 1980’de aramızdan koparılan İlhan Erdost,ölmemiş-öldürülmemiş, tüm sevecenliği ile karşımızda duruyor ve bize gülümsüyordu.

O bilge kardeş, yani İlhan Erdost, ölmemiş, aksine bir çığ gibi çoğalıyordu..

O’nu döverek öldürdüğünü sanan 12 Eylül’cüler ise bir kez daha yanılmışlardı!

Bugün, tarih onlardan lanetle sözederken, İlhan gibi binlerce genciunutmuyor ve büyük bir sevgiyle anıyor.

Ve üzerinden 40 yıl değil, 140 yıl da geçse unutmayacağını bir kez daha gösteriyor..

İlhan Erdost..

Türküler ve Alaz Erdost için hep 36 yaşında, hep kalın mı kalın, kara mı kara bıyıklı.

Ve öyle kalacak.

Sonsuza değin!

**

İlhan Erdost’a Türküler Söyleyelim!

Ve dostlarından Serdar Değirmencioğlu, 7 Kasım 1980’de aramızdan acımasızca koparılan, o dost insan İlhan Erdost için tarihe not düşercesine yazdığı bir yazısında özetle şunları dillendiriyordu:

‘İlhan Erdost, 7 Kasım 1980’de 12 Eylül’ün apoletli canilerinin emriyle, apoletsiz canilerin acımasız darbeleriyle Mamak’ta öldürüldü.

O, Türküler ve Alaz’ın babasıydı.

O, Gül Erdost’un “gülen gözlerinin içinde yaşadığı” İlhan’ıydı.

O, ağabeyi Muzaffer Erdost’un ayrılmaz parçasıydı.

O da, 12 Eylül öncesi ve sonrasında caniler tarafından öldürülen nice insan da bizim ayrılmaz parçamızdı.

Onlardan ayrılmamız bizleri de öksüz, bizleri de kırık, bizleri de eksik bıraktı.

Kimseleri incitmeyen İlhan Erdost ve onu sevenler, 7 Kasım 1980’de derinden incitildiler.

İlhan Erdost, ağabeyinin gözleri önünde öldürüldü.

Muzaffer Erdost kimseleri incitmeyen kardeşinin adını da, çocuklarını da kendi adı ve çocukları gibi üstlendi.

İlhan’ı kendi adına ve İlhan İlhan Kitabevi’nin adına işledi.

İlhan’ın canına kıyılmasını ve 12 Eylül kabusunun ne demek olduğunu durmadan yazdı.

Onun yazdıkları sayesinde, 12 Eylül’ün apoletli canilerinin insanlara neler yaptıklarını ve babasını yitiren çocukların neler yaşadıklarını daha iyi biliyoruz.

İlhan Erdost, acımasızca dövülürken ”Artık dövmeyin, sabah kızımı göremedim” dedi. Ama caniler dinlemedi.

İlhan Erdost, Türküler ve Alaz Erdost için hep 36 yaşında, hep kalın mı kalın, kara mı kara bıyıklı.

Türküler’in anlatabildiği çok az anısı var;

Ama Türküler’in babasıyla çekilmiş fotoğrafları var.

Kardeşi Alaz daha altı aylık bile olmadığı için onun Türküler gibi fotoğrafları, tek bir anısı da yok.

Bir çocuğun babasının elinden alınması ne demektir anlamak için Muzaffer İlhan Erdost’un çalışmalarının belki de en kişiseli, en etkileyicisi İlhan İlhan’ı (Onur Yayınları, 1985) okumak gerek.

Okumak ve anlatmak gerek ki, yüreği donanların yüreği çözülsün, bu adaletsizlikleri biraz olsun anlayabilsinler.’

***

  1. İLHAN İÇİN DÖRTLÜKLER
  2. I
  3. Sustuğun yerde insan katlolur
  4. Kana bulanır kitap, ışıklar kan kokar
  5. Kentin yüreği yanmazsa ey oğul
  6. Türküler diyarı büsbütün viran olur
  7.  
  8. II
  9. Yine el basacaksın o kitaplara
  10. Dostun, kardeşin, aydının el basacak
  11. Bir şeyi unutmayacak üniversiteli genç
  12. Bedeli canla ödenmiştir elindeki kitabın
  13.  
  14. III
  15. İlhan diyarından bir kitap
  16. Gül mü desem kan mı
  17. Türküler bilir belki yine de
  18. Gül müdür açan yoksa kan mı
  19.  

(Belki Yine Gelirim‘den, 1984) (Ahmet Telli)




Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

BİR KİTAP

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI