Zafer Partisi İl Başkanı Bedii Onan, Dezenformasyon yasası olarak bilinen kanunun bu haliyle çıkarılmasına karşı olduklarını dile getirdi
8 Ekim 2022 Zafer Partisi Çorum İl Başkanı Bedii Onan, TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmeye başlanan ve kamuoyunda da ‘Sansür Yasası’ olarak nitelenen Dezenformasyon Yasa Tasarısı’na ilişkin açıklamalarda bulundu. Dezenformasyon yasası olarak bilinen kanunun bu haliyle çıkarılmasına karşı olduklarını dile getiren Bedii Onan, açıklamasında konuya dair şunları kaydetti: ‘İlk insanlar kendilerini ifade etmek için yaşadıkları mağaraların duvarlarına insan ve hayvan figürleri başta olmak üzere yaşamlarına ait çizimler yapmışlardır. M.Ö 3500 yıllarda yazının bulunması ile duygu ve düşünceler ile yaşamlar yazıya dökülmüştür. İlk insanlar, günümüzde olduğu gibi kâinat genelinde duygu ve düşüncelerini ifade ederken muhakkak her hangi bir kısıtlama ve yargılanma endişesi yaşamamıştır. Matbaanın icadı ile kitap yazımı ve basımı yaygınlaşmış, haberleşme amacıyla 1600 lü yıllardan itibaren ilk gazeteler yayınlanmaya başlamıştır. Kitap ve gazetelerin matbaa vasıtasıyla yaygın olarak neşr ve neşriyatının devamında sansür ortaya çıkmıştır. Sansür 300 yıllık bir durumdur. Günümüzde pek çok toplum ve ülkede varlığını sürdürmektedir. Teknolojinin gelişmesine paralel olarak sansür yalnız basın için değil, aynı zamanda sinema ve radyo yayınları içinde uygulanmıştır. Milenyum devri ile teknolojide buluşlar art arda gelmekte ve günümüzde yeni teknoloji nimetleri olan dijital yeni haberleşme ve iletişim araçları dünya genelinde yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde gündem sürekli ve hızlı bir şekilde değişmektedir. Her geçen gün sosyal, ekonomik meseleler ve toplumun genelini ilgilendiren hususlar peş peşe gündemi meşgul etmektedir. Tüm dünyada özellikle iktidarlar tarafında yer alan siyasetçi ve bir kısım iş adamlarının çalışmaları, yaşam tarzları muhalefet partileri ve mensupları tarafından ülke gündemlerine taşınmakta ve yoğun bir tartışma ortamında ciddi eleştirilere maruz kalmaktadır. Bu söylemler ve iddialar araştırılıp, hukuksal ortamlara taşınıp gereğinin yapılması yerine, reddedilmekte ve iddia edenler suçlamalara muhatap olmaktadır. Ülkemizde sağlık, eğitim, ekonomi başta olmak üzere pek çok sorun vatandaşın gündeminde yer almakta, sorunların çözümü için vatandaşlarımız ve kamuda görev yapan karar vericiler mutlaka bir gayret sarf etmektedir. Mevcut sorunlar başta fakir fukara olmak üzere vatandaşlarımızın önemli bir kısmını etkilemektedir. Yazılı ve görsel medyanın iktidara yakın kesimler tarafından sahiplenilmesi ve kontrol altında tutulması nedeniyle, teknolojinin gelişmesine paralel olarak ülkemizde de, farklı düşünen kesim ve bireyleri başta internet haber siteleri olmak üzere You Tube, Twitter, İnstagram, Facebook, Whatsapp vb. gibi dijital iletişim araçlarını kullanmaya yöneltmekte, görüldüğü kadarıyla da, sosyal medya platformları ziyadesiyle kullanılmaktadır. Yaygın ve görsel medyada görünmeyen ve görülmesi istenmeyen bir takım hususların, yukarıda ifade ettiğimiz platformlar tarafından toplumun tüm kesimlerine ulaştığı da aşikârdır. Son dönemde yaşananlar çerçevesinde yürütme ve yasama erki TCK’nın 217. Maddesine (Kanunlara uymamaya tahrik ) bir ek yaparak kanunun kapsamını genişletmeye, bu suçu işleyenlere verilecek cezanın alt sınırını bir yıldan, üst sınırını üç yıla kadar hapis cezasını öngören bir metinle kanunlaştırmaya çalışmaktadır. Ülkemizde çıkarılan kanunların anayasaya uygun olması bir mecburiyettir. Anayasa hükümleri açıktır. Aşağıda yer verdiğimiz hususlara aykırı olan kanunun çıkarılması ve bu hükümlere göre yargılama yapılması ve hüküm kurulması da meşru olmayacaktır.
Anayasa’nın 13. maddesine göre temel hak ve hürriyetler, yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz. Anayasa’nın 22. maddesinde, herkesin haberleşme özgürlüğüne sahip olduğu ve haberleşmenin gizliliğinin esas olduğu hüküm altına alınmıştır. Madde 25 – Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz. Madde 26 – Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir. Bu hürriyetlerin kullanılması, sınırlandırılması ile hükümler anayasada ifade edilmiştir. Madde 27 – Herkes, bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir. Madde 28 – Basın hürdür, sansür edilemez. Basımevi kurmak izin alma ve mali teminat yatırma şartına bağlanamaz. Madde 30- Kanuna uygun şekilde basın işletmesi olarak kurulan basımevi ve eklentileri ile basın araçları, suç aleti olduğu gerekçesiyle zapt ve müsadere edilemez veya işletilmekten alıkonulamaz. Madde 31 – Kişiler ve siyasi partiler, kamu tüzel kişilerinin elindeki basın dışı kitle haberleşme ve yayım araçlarından yararlanma hakkına sahiptir. Bu yararlanmanın şartları ve usulleri kanunla düzenlenir. Madde 32 – Düzeltme ve cevap hakkı, ancak kişilerin haysiyet ve şereflerine dokunulması veya kendileriyle ilgili gerçeğe aykırı yayınlar yapılması hallerinde tanınır ve kanunla düzenlenir. Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır. Ülkemizde yaşayan tüm vatandaşlarımızın anayasa ve kanunları bildiği varsayılır. Vatandaş olmamakla birlikte yaşamlarını ülkemizde sürdüren diğer insanlar da mevcut anayasa ve kanunlara uymakla yükümlüdür. Tüm bunlara rağmen bahsi geçen kanunun çıkarılmasına neden ihtiyaç duyulmuştur? Bu kanun çıkarıldığı vakit kanunun çıkarılması amaçlarına varılacak mıdır? Bilakis karakol ve adliyelerin iş yükü artacak, bu kanunla cezaevlerinde ilgili suçtan dolayı tutuklu ve hükümlü sayısının artması önlenebilecek midir? Çıkarılması planlanan kanun ile hangi durumlar düzenlenecektir? TCK'ya eklenen yeni madde ile 'halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma' suçu tanımlanacaktır. Suçun oluşması için aşağıdaki beş şart aranacaktır. -Yayılan haber gerçek değilse, -Ülkenin güvenliği ve kamu sağlığını ilgilendiriyorsa, -Halk arasında korku, panik ve endişe oluşturma kastı varsa, -Kamu barışını bozmaya yönelik ise, Aleni ise (yani ilgisi olmayan kişilere ulaşabilecekse) Yasa ile Türkiye'de haber üreten ve yayın yapan internet medyası, sosyal ağ şirketleri, halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayan kuruluşlar ve kişiler faaliyetlerinden sorumlu tutulacaktır. Kanun ile internet kullanıcılarının her türlü suiistimalden, ihlalden ve saldırıdan korunması hedeflenmektedir. Medyanın bir kesimi, muhalefet partileri, hukukçular, insan haklarına duyarlı kesim ve tüzel kişilikler çıkarılması düşünülen kanun tasarısına karşı ciddi çekinceler koymaktadır. Fikir ve ifade hürriyeti ile hususlar her ne kadar anayasa ve yasalarda yerini almış olsa da, uygulamada fikir ve ifade hürriyeti ile ilgili sıkıtılar yaşanmaktadır. Kanun maddesi metni bu haliyle kabul edildiği takdirde; Anayasada teminat altına alınmış yukarıda yer verdiğimiz temel hak ve hürriyetleri kullanmak konusunda kişiler tereddüde düşecektir. Vatandaşlar üzerlerinde baskı hissedecek, muhalefet yapmanın veya basın ve sosyal medya eliyle muhalif düşünce paylaşmanın ceza yaptırımına tabi tutulma korkusu sebebiyle önüne geçilmiş olacak ve gerekçede hedeflenen aksine çoğulcu ve azınlık düşüncenin yayılmasına ve tartışmaya açılamasına engel olacaktır. Böyle bir durum ve uygulama, Anayasanın.13’ maddesine aykırı olarak ilgili hak ve hürriyetlerin özüne müdahale teşkil edecek, demokratik ve hukuki olmayan uygulamalara yol açacaktır. Konuya hâkim hukukçu bilim insanları halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” başlığı ile içerik arasında çelişki olduğuna dair fikir beyan etmektedir. Yanıltıcı bilgi ile gerçeğe aykırı bilginin tam olarak aynı anlama gelmeyeceğini, gerçeğe aykırı olmayan bir bilginin de yanıltıcı olarak kullanılabileceğini, bu sebeple madde başlığında var olan hatanın giderilerek başlığın “Gerçeğe aykırı bilgiyi alenen yayma” şeklinde düzenlenmesi gerektiğini düşünmekte ve kanunun bu şekilde toplumda mağduriyetlere sebebiyet vereceği konusunda hassasiyet göstermektedir. Kanunun meclis genel kurulunda görüşülmesi ile birlikte sosyal medya platformlarında vatandaşlarımızın oluşabilecek hukuki sorunlara karşı kendilerini savunma amaçlı olarak anayasada yer alan fikir ve ifade hürriyeti ile ilgili paylaşımlarına şahit olmaktayız. Ayarı bozulan kantar misali, çıkacak kanunun herkesi, ama herkesi bağlayacağı da unutulmamalıdır. Zafer Partisi olarak mevcut kanun tasarısının toplumda mağduriyetler oluşturmayacak şekilde düzenlenmesi, toplumun gerçek haber ve diğer bilgilere ulaşmasını engelleyecek ve anayasal hak ve hürriyetleri kısıtlayacak ve ortadan kaldıracak içerikte olmaması gerektiğini düşünmekteyiz. Haberin kutsal, yorumun hür olduğunu düşünüyor ve bu ilkenin korunması gerektiğine inanıyoruz.’/BSGMEDYA |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |