Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Çorum Şube ile Demokratik Alevi Derneği Ankara Şube, Çorum Katliamı’nın 41. yılında anma gerçekleştirdi.
25 Haziran 2021 Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Çorum Şube ile Demokratik Alevi Derneği Ankara Şube, Çorum Katliamı’nın 41. yılında anma gerçekleştirdi. Dönemin tanıkları “Maalesef Alevilerin tarihi ağıtlar tarihidir. Aleviler, katliamcı ideolojinin hep hedef kitlesi olmuştur. Eğer Çorum Katliamı sürecinde direniş örgütlenmeseydi Sivas ve Maraş’tan daha kötü bir sonuç olacaktı” dedi. Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı (HBVAKV) Çorum Şube ile Demokratik Alevi Derneği (DAD) Ankara Şube, Çorum Katliamı’nda yaşamını yitirenleri andı. HBVAKV Çorum Şube binasında yapılan anmaya dönemin tanıklarının yanı sıra çok sayıda yurttaş katıldı. Katliamın 41. yılında katledilen canlar için çerağ uyandırılırken DAD üyesi Hatice Çevik “Çerağımız yansın barış adına, çerağımız yansın Çorum Katliamı’nda yitirdiğimiz canlar aşkına” dedi. Zakir İsmail Güçlü’nün seslendirdiği deyişlerin ardından DAD Ankara Şube Başkanı Mustafa Karabudak program açılış konuşmasını yaptı. Karabudak, “Geçmişimize baktığımızda kanlı bir tarih mevcut” diyerek hak ve hakikatin ortaya çıkması için devletin katliamlarla yüzleşmesi gerektiğini vurguladı. Karabudak ayrıca İzmir HDP İl binasına yapılan saldırı sonucu katledilen Deniz Poyraz’ı da anarak “10 gün önce Madımak’a benzer bir katliam yaşandı. Deniz Poyraz canımız katledildi. Bu yapılan, devletin katliamcı yüzüdür. Eğer katliamlarla yüzleşilmez ise katliamlarla yüz yüze gelmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Çorum Katliamı anmasında dönemin tanıkları da konuştu. Av. Gazi Eke “Eğer direniş örgütlenmeseydi Sivas ve Maraş’tan daha kötü bir süreç olacaktı” diyerek 1980 yılı Mayıs ayında başlayan katliam sürecine dair şunları söyledi: “Saldırı genel olarak Alevilere, Kürtlere, devrimci, demokratlaraydı. Özellikle Alevilerin yoğunlukta olduğu bu bölgede o dönem yüzde altmış Alevi nüfusu yüzde kırk da Sünni nüfusu vardı. Demokrat Sünniler, baskıdan uzak, hatta dinci-milliyetçi baskılardan uzak olan Sünni ilerici demokratlar da bu bölgede oturuyorlardı. Genel nüfus durumu buydu. O dönem Alevi-Sünni, Sağ-Sol ayrımı vardı. Genel olarak sendikal hareketlerin, demokratik hareketlerin, sosyalist muhalefetin en ayyuka çıktığı dönemdi. Burada devrimci, demokrat, ilerici, sol güçler ağırlıklı olarak güçlüydü. Böyle bir dayanışma vardı. Alevi, Sünni, ilerici, demokrat böyle bir toplumsal dayanışma vardı. Bir birlik vardı. Özellikle paramiliter yapılar sağcı dinci sendikalar da dahil bunu ortadan kaldıracak gücü yoktu. İlk saldırı 29 Mayıs’ta başladı. 29 Mayıs’tan önce aşağı yukarı 6 veya 7 ay öncesinden itibaren paramiliter yapılar bildiriler dağıtmaya başladı. Bu bildirilerde, ‘Müslümanlar ne duruyorsunuz? Din elden gidiyor!’ gibi söylemler yazıyordu. Buradan şunu anlıyoruz bir hazırlık yapılıyordu. 29 Mayıs’tan itibaren basında şöyle şeyler yazmaya başladı; Sağ sol çatışması yaşanıyor. Sağ sol çatışması sürekli telaffuz ediliyordu. Bu telafuz etmeler 2 Haziran’a kadar sürdü. 2 Haziran’da Genelkurmay Başkanlığı özellikle Kenan Evren tarafından bir bildiri yayınlayarak ‘Aleviler bölücüdür’ yazıyordu. Bu şunu gösteriyordu; ilk saldırı yetmedi, güçlerini yetiremediler ikinciye hazırlanıyorlar. İkinci saldırıyı Alevi-Sünni zemininde toplumsal zemini daha da genişleterek, böyle göstererek çatışmayı yaymak istediler. İlk saldırıyı sağ sol çatışması gibi göstermişlerdi, ikinciyi Alevi Sünni çatışması olarak gösterdiler. Toplumsal zemini daha da genişletmeye çalıştılar. Özellikle 4 Temmuz’da bunu görüyoruz. Genel olarak şunu söylemek lazım toplumsal birlik ve dayanışma vardı. Özellikle bu kılıflar altında çatışmayı örgütlemeye çalışıyorlardı. Bu saldırının amacı birincisi toplu yerleşim yerlerinden etme, yani göçe zorlama… İkincisi sürgüne zorlamaydı. Göçe zorlama şunu ifade ediyordu; Alevi-Sünni bir arada olan gövdeyi aşındırmak istediler. Bu eski klasik sömürgeciliğin bir yöntemiydi. Toplumsal gövdeyi aşındırmak ve toplumdaki dayanışmayı parçalamaya çalıştılar.”
Anmada konuşan dönemin bir diğer tanığı ise Av. Sadık Eral oldu. Saldırılara karşı direniş cephesinde yer alan Eral, “Çorum, çocukların gözleri önünde analara tecavüz edildiği dehşet verici bir katliamdır” dedi. Avukat Eral, en az 57 yurttaşın yaşamını yitirdiği katliam sürecinde büyük işkencelere maruz kaldıklarını anlatarak şunları söyledi: “Maalesef Alevi tarihi kıyım ve katliamların tarihidir. Maalesef Alevilerin tarihi, ağıtların tarihidir. Geçmişten bu yana kıyım ve katliam öyküleri ile büyüdük. Çorum Katliamının mağduru olan, işkence gören bir kişi olarak üzüntüyle söylüyorum ki; bundan sonrasında çocuk ve torunlarımıza ‘bir daha böyle bir katliam olmayacak’ diyemiyoruz. Çorum Katliamı Türkiye’yi 12 Eylül askeri faşist diktatörlüğüne götüren o uzun ve kanlı yolun son kilometre taşıdır.
Bütün egemen güçler açısından Alevi inancı hedef ideolojidir. Aleviler her zaman onlar için hedef kitledir. Osmanlı’dan bu zamana çözümleri ‘yok et ve kurtul’ mantığı ile katliamlardır. Çorum Katliamı öyle bir katliamdır ki Alevi önderi Veli dedenin ve yanındaki insanın diri diri fırınlarda yakıldığı, çocuklarının gözleri önünde annelerine tecavüz edildiği bir katliamdır bu.” Av. Sadık Eral, Çorum Katliamı’na dair hukuki bir yargılamanın yürütülmediğini belirterek şöyle devam etti: “Biz, o katliamdan sonra 29 yıl boyunca şehitlerimizi anamadık. Pir Sultan Abdal, ‘Kalsın benim davam divana kalsın’ derken acaba bize güvenmedi mi diye düşünüyordum. Çünkü biz, Dersim davasına bakabilmiş olsaydık Maraş, Maraş’ın davasına bakabilseydik Çorum, Çorum’un davasına bakabilseydik Sivas, Sivas’ın davasına bakabilseydik Eğer Gazi Katliamı olmayacaktı. Maalesef Çorum Katliamı’na dair bir dava açılmadı, görülmedi. Çorum Katliamı döneminde hukuk fakültesi öğrencisi iken işkence gördüm. 1982 yılında hukuk fakültesini bitirdiğimde ilk işim o yaşadığım olaylar ile birlikte evrakları toparlamak oldu. Çünkü bu benim için bir namus borcuydu. Çorum Katliamı sıradan bir olay gibi görüldü. Böyle olunca da katiller, idamla yargılanmaları gerekirken daha az cezalar ile yargılandılar. Eğer Çorum Katliamı davası görülseydi ne olurdu biliyor musunuz? Çorum’da Alevi semtinde öldürülen Sünni ile Sünni Mahallesi’nde öldürülen Alevinin aynı silahtan katledildiği ortaya çıkardı. Aynı silahı bir el alıp veriyordu. Geçmişimizi başkaları yazdı, geleceğimizi artık biz yazalım.” Konuşmalar ardından çerağlar “Geride kalan canlar bir daha acı ve katliam görmesin” denilerek sırlandı. DAD Ankara Şube Eş Başkanı Mustafa Karabudak, 2 Temmuz Madımak Katliamı ile 3 Temmuz Çorum Katliamı anma törenleri için “Herkes bulunduğu yerden tüm çalışmalara katılsın. Dava bizim davamız” sözleriyle duyuru yaptı. Anma, lokmaların pay edilmesi ardından sona erdi. /BSGMEDYA |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |