Çorum Emek ve Demokrasi Platformu, 15-16 Haziran 1970 İşçi Direnişi’nin 51. Yıldönümü nedeniyle kitlesel basın açıklaması düzenledi.
15 Haziran 2021 Çorum Emek ve Demokrasi Platformu, 15-16 Haziran 1970 İşçi Direnişi’nin 51. Yıldönümü nedeniyle kitlesel basın açıklaması düzenledi. Kadeş Barış Meydanı’nda saat 18.00’de başlayan kitlesel basın açıklamasına CHP, Emek Partisi, HDP ve Hacı Bektaşi Veli Anadolu Kültür Vakfı temsilcileri de destek verdi. Çorum Emek ve Demokrasi Platformu adına DİSK Emekli Sen İl Temsilcisi Hikmet Aydın tarafından okunan basın açıklamasında; ‘15-16 Haziran 1970 işçi direnişinin Türkiye tarihinde o güne kadar gerçekleşmiş, en büyük, en kitlesel işçi eylemi olduğuna dikkat çekildi.
Büyük İşçi Direnişinin üzerinden 51 yıl geçmesine rağmen hala güncelliğini koruduğunu dile getiren DİSK Emekli Sen İl Temsilcisi Hikmet Aydın, ‘DİSK’in kurulması Türkiye işçi sınıfının kendi çıkarları doğrultusunda direniş ve eylem yapmasında bir hareketlilik sağladı. Bu hareketlilik TÜRK-İŞ’i büyük oranda etkilemiştir. Bu direniş ve eylemler işçiler için kazanımlarla sonuçlanmıştır. Mücadele tarihinde, işçiler kendi taban örgütlülüklerini yaratmayı başardıkları fabrikalarda, yönetime el koyup üretimi yeniden örgütledikleri ve bunu kazanıma dönüştürdükleri deneyimler de yaşanmıştır. İlimizde Çorum Belediye Başkanı tarafından işten atılan 54 işçinin 1966 yılında gerçekleştirdiği “Temizlik İşçilerinin Yalın Ayak Yürüyüşü” ve “Ölüm Yürüyüşü” olarak da bilinen Türkiye işçi sınıfının unutulmaz eylemlerinden biridir. Bu önemli deneyimlerden birisi de, 1969 yılında yaşanan, Çorum İl Özel İdaresine bağlı Alpagut Linyit İşletmeleri işgalidir. DİSK kurulduktan hemen sonra Genelkurmay Seferberlik Tetkik Dairesi, bölge temsilciliklerine yazdığı yazıda DİSK’in takibe alınmasını istedi. Devlet ve sermaye sendika örgütlenme özgürlüğünü daraltmaya, özel olarak da DİSK’i engellemeye yönelik yasal bir düzenleme hazırladılar. Bu yasal düzenlemeyle, sendikal örgütlenmeye baraj sınırı koyarak DİSK’i sahanın dışına itmeyi amaçladılar.' ifadesinde bulundu.
Aydın, 51 yıl önceki işçi eyleminde belirleyici olan ortak çıkarlar çerçevesinde birlikte mücadele etme gücünün ortadan kalkmadığını dile getirdi. Bu yönüyle ‘15-16 Haziran Direnişinin günümüzde yaşanacak toplumsal ve sınıfsal mücadeleler için yararlanılacak en önemli deneyimlerden birisi olduğuna dikkat çeken Hikmet Aydın, açıklamasını şöyle sürdürdü: ‘15-16 Haziran 1970 işçi direnişi Türkiye tarihinde o güne kadar gerçekleşmiş, en büyük, en kitlesel işçi eylemidir. Eylemin önemi sadece kitleselliğinden gelmiyor. Asıl önemi, işçi sınıfının varlığını, gücünü kitlesel olarak ortaya koyarak; devlet, sermaye ve sarı sendikaların sendikalaşmanın önüne koyacakları oyunu bozmasıdır. Günümüzde kod-29 örgütlenme ve iş barışının önündeki en önemli engellerden birisi. 2019 ve 2020 arasında kod-29 ile toplam 177bin işçi işten çıkarılmıştır. Çorum’da DİSK’e bağlık Birleşik Metal-İş Sendikasına üye olmaları nedeniyle 7 Aralık 2020’de ahlak ve iyi niyet kurallarına uymadıkları iddiasıyla kod-29’dan işten çıkarılan Ekmekçioğulları Metal işçilerinin direnişi Çorum organize sanayindeki diğer fabrikalardaki işçiler için umut, işveren için korku salmıştır.
İşverenlerin tek taraflı beyanı ile hiçbir işçi damgalanarak işinden olmamalıdır. İşten çıkarma yasağındaki tüm istisnalar derhal kaldırılmalı, işverene kanıtlama yükümlülüğü ve etkin denetim getirilmelidir. Aksi halde yaşanacak yeni mağduriyetlerin sorumlusu ülkeyi yönetenler olmaya devam edecektir. TÜİK Şubat ayına ilişkin işgücü istatistiklerini yayınladı. Buna göre Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı 2021 yılı Şubat ayında, bir önceki aya göre, 250 bin kişi artarak 4 milyon 236 bin kişi oldu. Mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı ise binde 7 puanlık artış ile yüzde 13,4 seviyesinde gerçekleşti. Atıl işgücü oranı olarak yer alan ve gerçek işsizliği gösteren geniş tanımlı işsizlik oranı ise yüzde 28,3 oldu. Covid-19 ile derinleşen ekonomik kriz ve son 19 yıldır küçük üretimi ve küçük çiftçiyi toprağından ve üretimden koparma noktasına getirmiştir. Covid-19 Salgını ile birlikte devasa boyutlara ulaşan kitlesel işsizlik ve yüksek enflasyonun ilk sonucu kuşkusuz gelir dağılımı adaletsizliğinin daha da artması ve artık azınlıkta kalan “mutlu” bir kesimin dışındaki tüm toplumsal kesimlerin giderek yoksullaşmasına neden olmuştur.
AKP döneminde ülke ekonomisinin ayrılmaz bir parçası olan yolsuzluk, rüşvet ve kara para aklama uygulamaları kimi zaman fiili uygulamalarla kimi zaman da tamamı sermaye lehine olan yasal düzenlemeler üzerinden hayata geçirildi. Sayıştay denetimlerinin etkisiz hale getirilmesi, iktidara yakın holdinglerin milyon dolarlık vergi borçlarının silinmesi, kamu ihaleleri ve bütçe kaynaklarının önemli bölümünün iktidar ile ekonomik ve siyasal bağları olan şirketlere aktarılması gibi uygulamalar yaşandı. Yolsuzluk, rüşvet, yağma ve talan uygulamaları, emek sömürüsüne ve özel mülkiyete dayalı bir düzen olan kapitalizmin ayrılmaz bir parçası ve kapitalist ekonomik ilişkilerin olağan işleyişinin kaçınılmaz bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. Bir mafya liderinin iddiaları ile birlikte gündeme gelen, çıkar ilişkilerinden kaynaklanan çelişkiler sonucunda işlenen bütün suçlar, yolsuzluk ve uyuşturucu ticareti, tehdit, şantaj ve yargısız infaz şeklinde gerçekleşen cinayetler birer birer ortaya saçılmaya başladı. Türkiye kara para, rüşvet, yolsuzluk, kayıt dışı ekonomik faaliyetlerle mücadelede konusunda OECD ülkeleri içinde en kötü ülkeler arasında yer alıyor. Siyasal iktidar ülke ekonomisinin ciddi bir krizde olduğunu hala kabul etmiyor. Tıpkı Salgınla ilgili olarak yaptığı gibi, geçici çözümlerle durumu idare etmeye çalışıyor, bu arada ekonomik krize dikkat çekenleri de suçlamayı ihmal etmiyor. Toplumu her açıdan insanlık ve sınıf mücadelesi tarihinin olumlu değerleri üzerinden ileriye taşımak, bu nedenle çürüyen ve çürümekte olanlarla değil, yeni bir dünya özlemiyle hareket edenlerle birlikte yürümeyi gerektiriyor. Bu yönüyle ‘15-16 Haziran’ günümüzde yaşanacak toplumsal ve sınıfsal mücadeleler için yararlanılacak en önemli deneyimlerden birisidir. ‘15-16 Haziran 1970 işçi direnişi Türkiye tarihinde o güne kadar gerçekleşmiş, en büyük, en kitlesel işçi eylemidir. Şu anda varlığı ile yokluğu belirsiz bir Türk - İş, AKP güdümünde bir HAK - İş ve büyük fabrikalardan yer yer tasfiye edilmiş, yer yer kazınmış DİSK’e bağlı sendikalarda, yani üç işçi konfederasyonun çatısı altında sadece toplam 1 milyon işçi üye. Yani yaklaşık 12 milyonluk bir işçi kitlesinin sadece ve sadece 1 milyonu yani on iki de biri sendikalı yani örgütlü. İçerisinde yaşadığımız süreç sermaye güçlerinin güldüğü bir süreç. Bu süreci emekçilerin lehine dönüştürebilmek yine emekçilerin ellerinde. 51 yıl önceki işçi eyleminde belirleyici olan ortak çıkarlar çerçevesinde birlikte mücadele etme gücü ortadan kalkmamıştır. İşçi sınıfı bugün de potansiyel olarak önemli bir güce sahiptir. Yeter ki birlikte ve örgütlü mücadele gerçekleştirilebilsin. Çorum Emek ve Demokrasi Platformu olarak; Başta tüm insanlığın yaşam ve geçim araçlarının asıl sağlayıcısı konumunda olan işçi sınıfı olmak üzere, tüm emekçilerin yoksulluk, işsizlik ve açlıkla mücadelenin özde bir sistem sorunu olduğunu unutmaksızın demokratikleşmeyi talep ediyor, bütün Çorum halkını birlikte mücadeleye davet ediyoruz. ‘/BSGMEDYA |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |