Çorum Emek ve Demokrasi Platformu, Uğur Mumcu, Kutlu Adalı, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı ve diğer faili meçhul cinayetlerin sorumlularının yargılanmasını, adalet mekanizmasının tam olarak işletilmesini istedi.
28 Mayıs 2021 Çorum Emek ve Demokrasi Platformu, Uğur Mumcu, Kutlu Adalı, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı ve diğer faili meçhul cinayetlerin sorumlularının yargılanmasını, adalet mekanizmasının tam olarak işletilmesini istedi. Platform tarafından Kadeş Barış Meydanı’nda ülke gündemi ile bağlantılı olarak “Uğur Mumcu ve Kutlu Adalı’nın katilleri yargılansın” talebi ile kitlesel basın açıklaması yapıldı. Mafya – siyaset ilişkilerinin de eleştirildiği basın açıklamasında hak, hukuk, adalet ve demokrasi etrafında birleşilmesi talep edildi. Emek Platformu’nu oluşturan siyasi parti, sendika ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin destek verdiği basın açıklaması sırasında "Faili meçhuller aydınlatılsın”, “Baskılar bizi yıldıramaz”, “Susma sustukça sıra sana gelecek”, “Öğrenciyi değil katilleri yargıla”, “sözleşmeyi uygula kadını yaşat”, “gün gelecek, devran dönecek, çeteler halka hesap verecek" şeklinde sloganlar atılırken, bazı pankart ve dövizler yer aldı.
Emek ve Demokrasi Platformu Bileşenleri adına basın açıklamasını CHP Merkez İlçe Başkan Yardımcısı Havvanur Demirtaş yaptı. Demirtaş, “İktidarın bu ülkeye adalet, barış ve huzur getirmeyeceğini biliyoruz. Bu ülkeye hukuk ve demokrasi ancak bunu isteyenlerin yan yana gelmesi ile mümkün kılınabilir. Bu ülkenin genci, kadını, erkeği hep birlikte olursa; katiller yargılanır” dedi. Havvanur Demirtaş, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“Bizler bu basın açıklamasını, ülkede hak ve adaletin egemen olması, suçluların cezalandırılması, Uğur Mumcu, Kutlu Adalı, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı ve diğer faili meçhul cinayetlerin sorumlularının yargılanması ve adaletin yerini bulması amacı ile yapıyoruz. Ülkemizin gencinden, kadınına, aydınından, çalışanına tüm halk, korku ve baskının hâkim olduğu bir ortamda sindirilmektedir. Ülkemiz, hukukun egemenliğinin ayaklar altına alındığı, temel hak ve özgürlüklerin yok edildiği günleri yaşamaktadır. Topluma katkı vermesi gereken onlarca akademisyen, gazeteci, siyasetçi ve öğrenci tutuklu durumda olup, baskı altında tutulmaktadır. Hukuk devletinin gereği olarak herkesin ifade, bilim, sanat, gösteri, seçme-seçilme, siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel hak ve özgürlükleri güvence altında olmalıdır. Ülkemizde hukuk devletinin son emareleri de yok edilmekte, kadınların, farklı inanç ve etnik kimliklere sahip olanların hak ve eşitlik talepleri saldırıya uğramaktadır. Bu saldırıların nasıl ve ne şekilde yapıldığı ise suç örgütü liderlerinin itiraf ve beyanları ile ortaya çıkmaktadır.
Ülkemiz, anayasanın ortadan kaldırıldığı, yasalar yerine fermanların uygulandığı, hukukun üstünlüğünün ortadan kaldırıldığı günleri yaşamaktadır. Demokrasinin temeli olan kuvvetler ayrılığı tamamen ortadan kaldırılmış, yürütme organı olan Cumhurbaşkanlığı yargı ve yasamayı vesayeti altına almıştır. Yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığının ortadan kaldırıldığı, avukatların soruşturmalara, gözaltılara ve tutuklanmalara maruz bırakılarak susturulduğu, baroların bölünerek etkisiz hale getirildiği, AİHM kararlarının görmezden gelindiği ve uluslararası sözleşmelerin hiçe sayıldığı bu tabloya dur diyoruz! Yargının toplumsal mücadeleyi susturmak ve muhalifleri sindirmek için kullanıldığı bu ortamdan, kişilerin siyasi, ekonomik, medeni, sosyal ve kültürel haklardan tam anlamıyla yararlanacağı bir yaşam ve geleceğe inanmak istiyoruz. Ne yazık ki siyasi iktidar işkence ve yaşam ihlalleri ile cezaevlerini toplama kampları haline getirmiş ve bu ihlaller sistematik hale gelmiştir.
İktidarın bu ülkeye adalet, barış ve huzur getirmeyeceğini biliyoruz. Bu ülkeye hukuk ve demokrasi ancak bunu isteyenlerin yan yana gelmesi ile mümkün kılınabilir. Bu ülkenin genci, kadını, erkeği hep birlikte olursa; katiller yargılanır. Bu ülkede bağımsız ve tarafsız yargı olursa, suçlular tespit edilir ve cezalarını bulur. Bu ülkede tek adam rejimi son bulursa, farklı inanç ve fikirlerin yaşama şansı olur. İnsan hakları ve temel özgürlükler insanlığın ortak kazanımıdır. Bu hakların geliştirilmesi ve korunması bizlerin dayanışması ve mücadelesi ile gerçekleşecektir. Bizlerin mücadelesi bu topraklar üzerinde yaşayan herkese güç ve umut verecektir. Demokrasi söylemleri ile ortaya çıkanların, seçme ve seçilme hakkına varıncaya kadar birçok siyasal hakkı askıya alarak milletin iradesini hiçe sayması olağan hale gelmiştir. Birçok ilde uygulanan kayyum idareleri anayasa ile güvence altına alınan seçme ve seçilme hakkının en büyük ihlalidir. Tüm bu ihlallere karşı demokratik hak ve özgürlük mücadelemizi sürdüreceğiz. Gelinen bu aşamada temel taleplerimiz hukukun üstünlüğü, parlamenter demokrasi, eşitlik ve adalettir. Mücadelemizi birlikte, durmadan ve yorulmadan sürdüreceğiz!
100 güne yakındır, bilim, özgürlük ve liyakat için direnen Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyeleri ve öğrencilerine, İkizdere’de doğa için direnen kadınlara ve köylülere, Öldürülen, şiddete uğrayan kadınlar için direnenlere selam olsun. Azmettiricileri 30 yıldır görmezden gelinen Uğur Mumcu ve Kutlu Adalı cinayetleri araştırılmalıdır. Suç örgütü lideri Sedat Peker’in meşruiyeti ya da konumu iddiaların görmezden gelinmesini gerektirmez. Uğur Mumcu ve Kutlu Adalı cinayetlerine dair iddiaların soruşturulmasını istiyoruz. Şüphelilerin yargılanmasını talep ediyor, savcıları göreve çağırıyoruz. Susan ve görmezden gelen herkes suç ortağıdır!” /BSGMEDYA |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |