Emekli Eğitimci-Gazeteci, www.bsgmedya.com Yazarı Müslüm Tunaboylu, ‘BABANIN OĞULLARINA SON ÖĞÜDÜ’ başlıklı yazısı ile merak uyandıracak bir anısını kaleme aldı
11 Haziran 2020Emekli Eğitimci-Gazeteci, www.bsgmedya.com Yazarı Müslüm Tunaboylu, ‘BABANIN OĞULLARINA SON ÖĞÜDÜ’ başlıklı yazısı ile merak uyandıracak bir anekdotu kaleme alırken, aslında tarihe de bir not düşüyor..Yazarımız Emekli Eğitimci Gazeteci-Yazar Müslüm Tunaboylu, anılarını okurları ile paylaşmaya devam ediyor. Kah bizleri yıllar öncesine, kah geleceğe doğru yolculuğa çıkarırken, yılların verdiği deneyimle edindiği tecrübelerini genç kuşaklarla paylaşmayı da ihmal etmiyor. Bugünkü yazısında yine biz okurlarını yıllar öncesine götürecek olan değerli büyüğümüz, sevgili öğretmenimiz Sayın Müslüm Tunaboylu’nun ‘Merak edilecek bir başlık değil mi? ’diye başlayan yazısı şöyle: Merak edilecek bir başlık değil mi? Yıllar öncesi bir olayın bu güne dek uzanmış olması düşündürücüdür. Babalar her zaman öğütler verebilir. Onlara neden öğütlerle dolduruyorsun çocukların beyinleri olur olmazlarla dolduruluyor denilebilir. Her yurttaş kendisine göre, atasından zamanına intikal eden öğütleri kendi oğullarına ya da çocuklarına verebilir. Çok doğal olması lazım. Kim karışır babanın çocuklarına öğütler de bulunmasına. Küçük toplumlarda babanın öğüdü çoğu zaman çocukların işine yarar. Çocuklar babam şöyle söylemişti, bende dediği gibi yaptım bu duruma geldim.
Tüm olasılıkları omuzlarıma yüklenecektim elbet. Benim zorlukları yenebilmem için bazı olasılıkları dilinin döndüğü kadar anlattı. Hasta yatağının yanında ailece tümden onun kısa sürede iyi olmasını beklerken, ‘bana yaklaş oğlum’ dedi. Uzandım babamın söylediklerini anlayabilmek için yattığı yatağa doğru: ”Oğlum daha çok küçüksün, senin her şeyi bilmen imkansız. Zamanla öğreneceksin. Ben sana senin çevrende olup bitene iyice bakıp uygulamanı isteyeceğim. Komşun Ahmet ağa çifte gidiyorsa sende öküzleri alıp tarlaya gidip çiftini süreceksin, oduna gidiyorsa sende merkebi alıp dağa oduna gideceksin. Kısaca komşun ne yapıyorsa sen de aynısını yapacaksın” der. Oğuldan babasına içten bir sağ olasın baba sözü dalgalanarak uzanır. Baba, hasta yatağında oğluna son öğüdünü verdiği için kendine göre mutludur. Babalar kırsal alanda genellikle oğullara biraz daha bir başka değer verirler, onlardan kız çocuklarına göre daha çok yararlanacağını sandığı için öyle olur sanırım. Bazen de tam tersi olur baba erkek çocuğuna sahip olamamıştır, kız evlat onun her şeyidir. Tarlada, bağda, bahçede, çarşıda –pazarda beraberdir. O bu tutumu için bazen de yerilir. Kırsal alanda yaşamak kentlerde yaşamak gibi değildir. Kolay değildir. Kırsal alanda zor da kentsel alanda kolay mı? Kırsalın kendine göre güzellikleri varsa da güçlükleri de vardır. Kısaca yaşam biçimi kentlerin tam tersidir. Onun içindir ki kırsaldan kentlere nüfusun bazen ağır bazen de hızlı bir akışı olmuştur.
Geçenlerde dört yıl öğretmenlik yaptığım Bayındır Köyü’ne gittim. Mecitözü’ne 5 km uzaklıkta bir köy. Oradan 1955 yılı Haziran ayında askerlik görevini yapabilmek için ayrılmıştım. Benim çalıştığım okulu köylüler yapmışlardı. O okulun yerine devlet yeni bir okul yaptırmış. Ama ne yazık ki o okul daha şimdiden bakılmaz bir hale gelmiş. Öğrenci sayısı az ya da hiç yok denecek oranda olunca köylerdeki okullar kaderine terk edilebiliyor. Köy camisi köyün sol girişinde bir yerde.1954 yılında köye bir içme suyu getirildi. Cami yanına bir çeşme yapıldı. Ben de elime çekici aldım o günün tarihini yazdım. Öyle kolayca yapılacak bir iş değil. Çeşme bir süre hizmet vermiş. Köye yeniden bir su getirilmiş. Cami avlusuna şebeke suyu verilirken, yıllar yılı içme suyu hizmeti veren o güzelim çeşmeye bir hat bağlanmamış. Çeşme gelip geçenlere sesleniyor adeta. Ben size ne kadar su akıttım, siz bana azıcık bir suyu vermek aklınıza bile gelmedi der gibi.
Merhum Mahmut Tunaboylu 1954 yılında o köyde dünyaya gelmişti. Oğlu Barış çeşme ile beni bir iki karede yan yana getirdi. Onu okurlarıma gösterip duygulandırmak istemem. Arşivdeki yerini aldı. Yazımın başlığından biraz uzaklaştım sanırım. Beni bağışlayacağınızı biliyorum. Sizleri üzmek benim haddim değil. Baba öğüdü unutulmaz elbet. Size çok tipik bir baba öğüdünü aktarmak isterim. Sanırım sizde benim gibi etkileneceksiniz. Kırsalda yaşamak ayrı bir yaşam biçimidir. Eskiden toprak damlar vardı. Yaklaşık 30 cm kalınlığında ki toprak, kalın yuvarlamaların üstünde yıllarca insanlara hizmet etmiştir. Toprak damlar şimdi kiremit-tuğlalı oldular. Köyler kent yaşamına çektikleri hasreti son yıllarda gidere dursunlar, köylerde yaşayanlar güçlükleri yenebilmek için kendilerine göre hayat biçimini oluştururlar. Kırsal alanda çok çocuklu aileler diğerlerine göre daha çok söz sahibidirler. Sanırım anlatacağım; baba öğüdü de sorunu bol olan bir köyde geçer.
Beş ya da altı oğlu bulunan baba, uzun yıllar köyde muhtarlık yapar. Yaşı ilerlemiş ve hastalanmıştır. Artık ayağa kalkması olanağından mahrum olduğunu anladığı için büyük oğluna ‘kardeşlerini topla gel’ der. Baba emir vermiştir. Kardeşler babanın yattığı odada karyola ya da sedirdeki yatağın etrafındadırlar. Baba artık bağırma dönemini yitirmiştir. Ellerini kullanır. Çocuklar yani oğullar yataktaki babanın mal bölüşümü yapacağını sanırken, ya da zannederlerken, oğullardan büyüğü kulağını babasının ağzına doğru yanaştırır. Artık son nefesini vermeye hazırlanan baba oğullarına; ‘SAKIN OLA MUHTARLIĞI BIRAKMAYIN’ der. Bu üç dört sözcükten oluşan baba öğüdünü unutmak mümkün mü? Acaba biz çocuklarımıza nasıl bir öğütte bulunabiliriz? Orası meçhul. Ama benimde okurlarıma bir öğüdüm var. Gelecek kuşağa öyle bir öğüt vermeliyiz ki; onlar bizden güçlü, saygın, kültürlü, zengin, sevgi dolu mutlu günler yaşasınlar diyor, saygılarımı sunuyorum.. Düzenleme:BSGMEDYA |
935 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |