Emekli Eğitimci-Gazeteci, Yazarımız Müslüm Tunaboylu, okurlarını bir kez daha 'nostaljik' gezintiye çıkarıyor
25 Nisan 2020Emekli Eğitimci-Gazeteci, BSGMEDYA Yazarı Müslüm Tunaboylu, salgın nedeniyle eve kapandığımız şu günlerde okurlarını nostaljik gezintiye çıkarmayı sürdürüyor. Emekli Eğitimci-Gazeteci - Yazar Müslüm Tunaboylu’nun ‘GELEN GİDER, KONAN GÖÇER’ başlıklı yazısı şöyle: Bazı deyim ve sözcükler her zaman değerini azaltmadan günümüze değin sürüp gelmiştir. Bizden sonrakiler de yeri geldiğinde aynı deyimleri kullanacaklardır. 'Böyle başlığı neden kullandınız' denebilir. Başlığı etkisiz görebilirsiniz, belki daha etkin bir başlık bulabilirsiniz.
Ben yazmanın kendine göre bir sanat olduğuna inanıyorum. Öyle olmasa yazar çizerlerimiz bugünkü gibi değil, daha etkin ve daha yetkin sözcükleri kullanmayı bir ihtiyaç haline getirmezlerdi. Kenarda yada kıyıda dolanıp durmayalım, konunun kendisinden bahsedelim artık. Atalarımızın kullandıkları bizim başımıza gelir gelmez hemen bu olgunun geçmişimize ait olduğunu noktalarız hemen. Başlıkta yer alan ve birbirini tamamlayan iki sözcüklü deyim yılın değişik mevsimleri için geçerliliğini değişerek korur. Bir kış günü günün geç saatinde gelen bir misafir hava koşulları iyi olmadığından misafirler için yapılmış ve kullanılan odada geceleyecektir. Oda sahibi ara sıra misafire; ‘Doğrudan gitme vaktiniz geldi’ diyemez amma ‘YAĞAR ESER MİSAFİR GİDER’ der. Misafir çok olgun bir tavırla hemen oda sahibine yanıt verir:
Ne güzel değil mi? Atalarımızdan günümüze değin uzanan bu deyimleri süsleyen sözcükler bugün pek kullanılmıyor. Deyimlere ihtiyaç duyarız bazen ancak birkaç sözcüğü bir araya getirerek bir olumlu sonucu oluşturamayız. Sıkıntı çekeriz. Yağmurlu bir ilkbahar yada sonbahar da buna benzer deyimleri birbirimize sanki unutmamak için söyleriz. Bazen bu deyimler başımıza bela bile olur. Maharet deyimleri geçerli olabilecek bir zamanda kullanabilmektedir. Bir de işin bir başka yönü vardır ki; işte o insanı olduğunca etkiler. Gençsiniz iki kişilik bir ailesiniz. Bu genç iken insana çok çekici gelir, sizden kimse bir istek ve öneride bulunmaz, yada siz sizden başkasının aynı çatı altında bulunmaması nedeniyle daha rahat konuşur, daha rahat oturur, uykunuz geldiği zaman yani istediğiniz zaman yatabilirsiniz.
Kalabalık bir aile yapısı. Bugün böyle bir aile yapısını bulmak çok zordur. Evlenen evlatlar için hemen ayrı bir ev tutulur ve oraya yerleştirilir. Görünürde bu yaşam biçimi biraz çekici gelmekte, toplumun çoğunluğu aynı düzeni getirmek istemektedir. Hatta bazı iş çevreleri böyle bir olgunun gelişmesi için insanların duygularını kamçılayacak ev eşyaları üretirler.
Genç çiftler yalnız bir konutta kaldıklarında eğer çalışıyorlarsa aldıkları bu eşyaları kullanmak ya da istirahat etmek için kaç saat yada dakika kullanmaktadırlar. Bu yaşam biçiminin insanımızı rahatlattığı kanısında değilim. Taksitleri ödeme zamanı öyle çabuk gelir ki kişi belki o eşyayı hiç kullanmamıştır. Bazen duyarız. Hani üzerinde birkaç saat otursam yada yatsam değiminden yakınırız. Modern eşyalarla doldururuz evimizi. Etrafımızdakilerden geride olmamak için. Bu yarış insanımızı çok yormaktadır. İnsanımıza eğitimi bugün olduğu gibi değil dün olduğu gibi vermeye çalışmalıyız. Ancak o zaman kalabalık aile düzenini getirme olanağını bulabiliriz. Kentimizde zaman zaman polise; ‘Yalnız bir bayan yada erkek birkaç gündür evinden çıkmıyor bilginiz olsun’ şeklinde ihbarlar yapılmak ve konuta gidildiğinde kişinin cesedi ile karşılaşılmaktadır. İhtiyar kişinin çocukları vardır amma yanında değillerdir. Ölüm haberi alınır alınmaz yuvaya dönülür ve cenaze kaldırılır. Gençler, büyüklerinden ayrı yaşamayı belki bir süre arzu edebilirler amma bu zaman çok uzun olmamalı. Biz ona balayı dönemi diyoruz. Kalabalık aile düzenindeki balayları daha olumlu sonuçları doğurur. Konuyu biraz dağıtmışa benziyoruz: Asıl arzulanan olgu gelenin gideceğini, konanın bir gün muhakkak göçeceğini bilmesi gerekir diyor okurlarıma saygılar sunuyorum.
|
606 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |