KESK Çorum Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Ali Ekber Beyaz, infaz yasası düzenlemesi ile ilgili görüşlerini açıkladı
27 Mart 2020 Kamu Emekçileri Sendikaları konfederasyonu (KESK) Şubeler Platformu adına Eğitim Sen Çorum Şube Başkanı Ali Ekber Beyaz, infaz yasasında eşitlik sağlanması gerektiğini dile getirdi. Beyaz; ’Mevcut durumda iktidar dayatmacı infaz yasası düzenlemesi anlayışından vazgeçmeli, en geniş toplumsal mutabakat sağlanarak; uluslararası hukuk ve anayasamızın eşitlik ilkesi çerçevesinde Mecliste tartışmaları devam eden düzenleme siyasal suçları da kapsayacak şekilde genişletilmeli, gazeteciler, yaşlılar, hasta mahkûmlar, çocuklar ve çocuklarıyla birlikte kalan kadınlar öncelikle tahliye edilmeli, infazlar ertelenmelidir.’ ifadesinde bulundu.
Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgınıyla mücadele konusunda görüşlerini de açıklayan KESK Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Ali Ekber Beyaz, infaz yasası ile ilgili çekincelerini de dile getirdiği açıklamasında şunları söyledi: ‘Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgınıyla mücadelede sosyal mesafe ve hijyen kurallarına harfiyen uyulması son derece önemlidir. Ne yazık ki, dışarıda dahi hijyenik koşulların sağlanmasının, dezenfekte malzemelerinin temin edilmesinin zorlaştığı bugünlerde sayıları 300 bini bulan tutuklu ve hükümlüler, birkaç misli dolu ve hijyen koşullarından yoksun cezaevlerinde salgına yakalanma ve hayatlarını kaybetme tehdidiyle karşı karşıya bulunmaktadır. Bu gerçeklik nedeniyle birçok ülkede cezaevlerinde ayrımsız tahliyeler başlatılmış, cezaevleri büyük oranda boşaltılarak yaşanacak olası felaket önlenmeye çalışılmıştır. Ancak AKP iktidarı, kayyum meselesinde, Kanal İstanbul ihalesinde, doğal alanların imara açılmasında ve daha birçok konuda olduğu gibi milyonların evlerine kapanmak zorunda kaldığı, salgın dışında başka bir gündemi takip etmekte zorlandığı bu süreçte cezaevlerinde tahliye konusunu da suiistimal etmektedir. İktidar, sadece ülkemizin değil tüm insanlığın ilk kez karşılaştığı böylesine yaygın ve ölümcül salgın krizini bile canhıraş şekilde fırsata çevirmek istemektedir.
İnfaz yasası düzenlemesinde ideolojik yaklaşımlardan vazgeçilmelidir! Uzun süredir şekillendirdikleri, ancak çocuk istismarcılarının, kadına yönelik şiddet, taciz ve tecavüz suçlularının, uyuşturucu tacirlerinin, mafya liderlerinin, organize suç örgütü üyelerinin, katillerin, hırsızların tahliyesine yol açacağı için büyük tepki toplayan infaz düzenlemesini salgın gerekçesiyle raftan indirmiş, olduğu gibi Meclise sevk etmiştir. Kadına yönelik şiddetin korkunç boyutlarda olduğu, mevcut salgından kaynaklı ev içinde kadınların şiddete daha fazla maruz kaldığı böylesi bir süreçte iktidarın bu riski en aza indirecek acil çözümler üretmesi gerekirken kadın katillerini ve tecavüzcüleri salmaya hazırlanması bir tesadüf değil ideolojik ve siyasal bir tercihtir. Biliyoruz ki, son yıllarda çok sayıda muhalif gazeteci, akademisyen, aydın, milletvekili, belediye başkanı, avukat, öğrenci, sendika yöneticisi/üyesi keyfi, öngörülemez, belirsiz ve geniş terör tanımı nedeniyle “terör soruşturması” adı altında tutuklanmıştır. Bu durum çok sayıda AİHM kararına da yansımış ve başta adil yargılanma hakkı olmak üzere Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin çok sayıda maddesinin ihlal edildiği tespit edilmiştir.
Biliyoruz ki, herhangi bir şiddet eylemine bulaşmamış binlerce kişi keyfi, belirsiz ve geniş terör tanımı nedeniyle halen cezaevlerinde bulunmaktadır. Attığı twit ya da sosyal paylaşımları nedeniyle “terör suçları” kapsamında tutuklanan çok sayıda kişinin cezaevlerinde bulunduğu ülkemizde bu gerçekliği görmeyen, es geçen bir düzenleme ölümcül bir ayrımcılık olacaktır. Cezaevlerinde bulunan herkesin sağlığından ve canından devlet sorumludur. Salgının cezaevlerine sıçraması durumunda sonuçlarının tahminlerin ötesinde ağır sonuçlara, kitlesel ölümlere yol açacağı açıktır. İnfaz yasası düzenlemesinde evrensel hukuk ilkeleri gözetilmelidir! Dolayısıyla, başta Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’nde yer alan sağlık hakkı maddesi olmak üzere, birçok uluslararası sözleşme ve AİHM kararlarında belirtildiği gibi, mahpusların yaşam ve sağlık koşullarından yoksun bırakılması hiçbir koşulda kabul edilemez. Mevcut durumda iktidar dayatmacı infaz yasası düzenlemesi anlayışından vazgeçmeli, en geniş toplumsal mutabakat sağlanarak; uluslararası hukuk ve anayasamızın eşitlik ilkesi çerçevesinde Mecliste tartışmaları devam eden düzenleme siyasal suçları da kapsayacak şekilde genişletilmeli, gazeteciler, yaşlılar, hasta mahkûmlar, çocuklar ve çocuklarıyla birlikte kalan kadınlar öncelikle tahliye edilmeli, infazlar ertelenmelidir. Salgının yayılma hızının ve ölüm haberlerinin giderek arttığı bugünlerde hepimizin daha çok dayanışmaya, güzel haberlere ve toplumsal barışa ihtiyacı olduğu unutulmamalıdır.’/BSGMEDYA
|
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |