Birleşik Kamu İş İl Temsilcisi Yaşar, kamu emekçilerini yok sayan anlayışın karşısında olacaklarını açıkladıÜCRETLİ KÖLELİK DEĞİL, EKONOMİK BÜYÜMEDEN PAY İSTİYORUZ ! 31 Temmuz 2019 Birleşik Kamu İş İl Temsilcisi İlhan Yaşar, yüzdelik dilimlerle ücretli kölelik değil, ekonomik büyümeden pay istediklerini söyledi. 1 Ağustos’ta başlayacak olan 2019 5. Dönem 2020-2021 Sözde Toplu Sözleşme görüşmeleri öncesi açıklamalarda bulunan Birleşik Kamu İş İl Temsilcisi İlhan Yaşar, ‘Tüm kamu emekçilerini, Kamucu Emek Hareketinde Güçlü Bir Mevziye çağırıyoruz… Kamu emekçilerinin yönü belli olmalı ki yol alınabilsin aksi halde kısır bir döngüye dönüşmüş Sözde Toplu Sözleşme görüşmeleri, büyük bir çarpıklığa kurban gitmekten kurtulamayacaktır. ‘ dedi. Kendilerinden olmayan sendikaları ve kamu emekçilerini yok sayan anlayışın karşısında olmaya devam edeceklerini ve Sözde Toplu Sözleşme masasını tanımayacağımızı belirten İlhan Yaşar, açıklamasının devamında şunları söyledi: ‘Siyasi iktidarın arka bahçesi konumuna gelmiş sözde konfederasyon ile Sözde Toplu Sözleşme masasının çarpıklığı bugünden bellidir. Kendinden olmayan sendikaları ve kamu emekçilerini yok sayan anlayışın karşısında olmaya devam edeceğiz ve Sözde Toplu Sözleşme masasını tanımayacağımızı belirtiyoruz.
‘ORTADA BİR TİYATRAL GÖSTERİ 2019 5. Dönem 2020-2021 Sözde Toplu Sözleşme görüşmeleri 1 Ağustos’ta başlayacaktır! Ancak ortada bir tiyatral gösteri ve aktörleri vardır. Kamu emekçilerine dayatılan Sözde Toplu İş Sözleşme düzeni tam bir kurmaca ve aldatmacadır. Kamu emekçilerine, memur emeklisine atılan yüzdelik rakam kazığı ortadadır. Açlık ve sefalet içindeki kamu emekçilerinin durumunu görmelerini istiyoruz. AKP iktidarının, son 20 yıla damgasını vuran ekonomi politikaları başta kamu emekçilerinin ve ücretle çalışanların aleyhine olmuştur. Üzülerek belirtmeliyiz ki 3 milyon kamu emekçisi ve 2 milyon kamu emeklisi 1 Ağustos’ta başlayacak Sözde Toplu Sözleşme görüşmelerini artan sorunlarla karşılamaktadır. Sözde Toplu Sözleşme görüşmeleri; ekonomik krize, enflasyona, büyüme rakamlarına ve gerçekçi ülke koşullarına göre belirlenmelidir. 2017 yılında yapılan, 2018-2019 yıllarını kapsayan Sözde Toplu İş Sözleşmesinden günümüze Türkiye’de çok önemli siyasi ve ekonomik gelişmeler yaşandı. 2019 yılının ilk aylarında yüzde 20’ler civarında dalgalanan bir enflasyon, yüzde 2,6 oranında küçülen bir ekonomi ve rekor düzeylere çıkma eğilimindeki bir işsizlik oranıyla karşı karşıya bulunmaktadır. Türkiye’de ilk kez resmi işsiz sayısı 4,5 milyona, gerçek işsiz sayısı ise 8,5 milyona yaklaşmıştır. Bu ağır koşullarda, 1 Ağustos’ta 2020-2021 yıllarını kapsayan sözde bir yeni toplu sözleşme sürecine girilmektedir. Adına “Toplu İş Sözleşme Görüşmeleri” denilen, AKP iktidarı ile yandaşı konfederasyon arasında yapılacak olan “danışıklı görüşmelerden” kamu emekçileri adına herhangi bir kazanım çıkmasını beklemiyoruz. Zira ortada ne gerçek bir Toplu İş Sözleşmesi ne de toplu pazarlık masası bulunmaktadır. Her şey bir orta oyunundan ibarettir.
‘ÇAĞDAŞ NORMLARDAN UZAKTIR’ Bu sistem Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşma ve sözleşmelerdeki taahhütlerine aykırı, çağdaş normlardan uzaktır. Çağdaş ülkelerdeki sendikaların ve çalışanların sahip olduğu hiçbir hak ve özgürlük Türkiye’deki kamu sendikalarına ve kamu emekçilerine tanınmamıştır. Bu “Sözde Toplu İş Sözleşmesi Süreci”, görüşmeler yapılsın ama sonunda hükümetin istediği olsun yaklaşımıyla yürümektedir. Taraflar masaya eşit şartlarda oturmamaktadır. Masada kamu emekçilerini temsil eden konfederasyonun, hükümete karşı en ufak bir direnç gösteremeyeceği baştan bellidir. Kamu emekçilerinin, grev hakkının olmadığı bir toplu sözleşme düzeninin kamuda çalışanlar lehine sonuçlar vermesini beklemek hayaldir. Kamu emekçilerinin örgütlenme hakkı, grev hakkı, kamu hizmet alanlarının tasfiye edilmesi ya da tümüyle ticarileştirilmesi, işe alma, atama ve görevde yükselmelerde egemen olan partizanlık, adam kayırmacılık liyakat gibi birçok sorun görüşme masasında konu bile edilememektedir. Sözleşme masasında görüşülen mali ve sosyal haklar açısından da şimdiye kadar kamu emekçileri hiçbir kazanım elde edememiştir. Kamu emekçileri refah artışından pay alamamakla kalmamış, enflasyona altında ezilmişlerdir.
'UMUTSUZ DEĞİLİZ' Bu hakların mücadeleyle alınacağını biliyoruz. Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu; bu orta oyununda figüran olmak yerine, kamu emekçilerinin sendika özgürlüğü, grev ve toplu sözleşme hakkı, mali ve sosyal hakları için verdiği meşru mücadelesini alanlarda sürdürecektir. Kamu emekçilerinin çok büyük bir kısmı açlık sınırından biraz fazla, ancak yoksulluk sınırının üçte biri kadar maaş ve ücretlerle çalışmaktadır. Kamu emekçileri ve onların emeklilerinin, günden güne eriyen satın alma gücünü koruyabilmesi ve refahını artırabilmesinin tek yolu, taraflarla yapılacak olan Toplu İş Sözleşme görüşmelerinde, maaş, ücret ve aylıklarda önceki yıllarda yaşanan reel kayıpların giderilmesi ve refah artışından da pay verilmesiyle mümkün olacaktır. Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak “grev hakkı” olmayan bu sistemi başından beri “sözde toplu sözleşme” olarak değerlendirmemizin temelinde bu yatmaktadır. 2019 yılında yapılan Sözde Toplu Sözleşme sürecinde de enflasyon altında bırakılacak zam oranlarıyla açlığa ve yoksulluğa mahkûm edilmesine razı değiliz. Bizler kamu emekçilerinin maaş zamlarının belirlenmesinde enflasyonun temel alınmasına bir son verilmesini, ülkemizin ekonomik ve sosyal gerçekleri üzerinden bir hesaplama üzerinden hareket edilmesini ve büyümeden pay verilmesini bekliyoruz. Gerçek bir Toplu İş Sözleşmesi düzeninde, Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak; Ücret, maaş ve diğer özlük haklarıyla ilgili taleplerimiz şu şekilde olduğunu tüm kamuoyuna açıklıyoruz:
|
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |