Eğitim Sen Çorum Şube Yürütme Kurulu Başkanı Mustafa Gül, toplu sözleşme taleplerinin karşılanması gerektiğini dile getirdiGÜL:YAŞADIĞIMIZ SORUNLARA KALICI ÇÖZÜMLER ÜRETİLMELİDİR
18 Temmuz 2019 Eğitim Sen Çorum Şube Yürütme Kurulu Başkanı Mustafa Gül, toplu sözleşme taleplerinin karşılanması, gerektiğini kaydederek, “Yaşadığımız sorunlara kalıcı çözümler üretilmelidir” ifade etti. 2020-2021 yıllarını kapsayan 5. dönem ‘toplu sözleşme’ görüşmeleri 1 Ağustos Perşembe günü başlayacağını hatırlatan Gül “Toplu sözleşme görüşmeleri üç milyon kamu emekçisi ve 2 milyon emekli olmak üzere toplamda 5 milyon, aileleri ile birlikte 20 milyon insanı yakından ilgilendirmektedir. Toplu sözleşme görüşmelerinin kamu emekçilerinin büyük bölümünün yaz tatilinde olduğu, kamu emekçilerinin bir milyondan fazlasını oluşturan eğitim ve bilim hizmet kolunda iş yerlerinin kapalı olduğu bir dönemde yapılacak olması, kamu emekçileri açısından başlı başına bir dezavantajdır” diye kaydetti. Eğitim Sen Çorum Şube Yürütme Kurulu Başkan Mustafa Gül, açıklamasını şöyle sürdü: 'Bugüne kadar insanca yaşamaya yetecek bir ücretten güvencesiz, sözleşmeli-ücretli istihdama son verilmesine, gelir vergisi dilimi adaletsizliğinden ek ödemelerin emekli aylıklarına yansıtılmasına kadar hiçbir temel sorunumuz çözülmemiştir. Giderek derinleşen kriz çalışma ve yaşam koşullarımızı daha da ağırlaştırırken, OHAL döneminde çıkarılan KHK’ler ile yaşanan ağır hak ihlalleri ve hukuksuz ihraçlar, ilk atamalarda kariyer ve liyakat ilkelerini tamamen ortadan kaldıran ve iktidarın elinde ‘Demokles’in kılıcı’ gibi sallanan mülakat ve güvenlik soruşturması gibi düzenlemeler yaşanan sorunları daha da derinleştirmiştir. Yıllardır geçimlerini büyük ölçüde borçlanarak sürdüren, kredi ve borç batağına saplanan toplumun geniş kesimleri gibi, eğitim ve bilim emekçileri de yaşanan ekonomik krizden fazlasıyla etkilenmektedir. Eğitim emekçileri gerek çalışma gerekse yaşama koşulları açısından her geçen yıl, bir önceki yılı mumla aramaktadır. Öğretmenlerin, hizmetli ve memurların aldıkları maaşların, yapılan işin önemi ve niteliği açısından bakıldığında, insanca yaşam seviyesinin yanına bile yaklaşmıyor olması düşündürücüdür. Toplusözleşme sürecinde ekonomik anlamda temel talebimiz öncelikle geçmiş ekonomik kayıplarımızın karşılanması, maaş artışlarında her dönem yapıldığı gibi hedeflenen enflasyonun değil, gerçek enflasyon rakamlarının dikkate alınmasıdır. Satın alım gücümüzde yaşanan azalmayı ve ekonomik kayıplarımızı karşılayacak kadar, adaletli bir ücret artışı sağlanmalı, tüm kamu emekçilerine enflasyonun üzerinde ‘refah payı’ ödemesi yapılmalıdır. Tüm ek ödemelerin temel ücrete dâhil edilmesi ve yılın ikinci yarısında maaşlarımızda yaşanan erimenin önüne geçilebilmesi için vergi dilimi adaletsizliğine son verilmelidir. 2019 yılı için matrahının yüzde 15’lik ilk dilim için 18 bin TL olarak belirlenmiş olması, eğitim emekçilerinin büyük bölümünün 2019 yılının ilk yarısında yüzde 20’lik vergi dilimine geçmesine neden olmuştur. Adil bir vergi sisteminin oluşturulmalı ve gelir vergisinin sabitlenerek maaşlardan her ay aynı oranda gelir vergisi kesintisi yapılmalıdır. 24 Haziran seçimleri öncesinde bizzat Cumhurbaşkanı tarafından verilen 3600 ek gösterge sözü gereği aradan geçen bir yılı aşkın süreye rağmen ısrarla yerine getirilmemektedir. Ekonomik ve sosyal koşullarımızın yanı sıra, özlük hakların iyileşmesinde ve emeklilik açısından önemli sonuçları olacak olan 3600 ek gösterge ayrım yapılmaksızın bütün kamu emekçilerinin ve emeklilerin yararlanacağı şekilde çıkarılmalıdır. OHAL KHK’leri ile hukuk dışı bir şekilde hayata geçirilen ihraçlar ve açığa almalara son verilmesi, hukuki deliller ve mahkeme kararları olmadan ihraç edilen tüm kamu emekçilerinin derhal görevlerine iade edilmesi, üç yıl içinde yaşanan hukuksuzluklara ve mağduriyetlere son verilmesi öncelikli talebimiz olmayı sürdürmektedir. Gece yarısı çıkarılan bir KHK ile başlatılan sözleşmeli öğretmenlik uygulaması iş güvencesi hakkının, mazerete dayalı tayin hakkının, özlük-mali hakların hukuksuzca gasp edilmesidir. Gerçek çözüm tüm eğitim ve bilim emekçileri için iş güvencesinin sağlanması ve tüm hakların iade edilmesidir. Atama bekleyen eğitim ve bilim emekçileri için liyakatin reddi anlamına gelen süreçler eğitimde yaşanan sorunları derinleştirmektedir. Eğitimde performans değerlendirme, güvencesiz istihdam ve esnek çalışma uygulamalarından vazgeçilmeli, öğretmen atamalarında uygulanan mülakat ve güvenlik soruşturması adaletsizliğine son verilerek liyakate dayalı bir istihdam politikası benimsenmelidir. Eğitim emekçilerinin sınırlı iş güvencesini tamamen ortadan kaldırmayı ve angarya çalışmayı arttırmayı hedefleyen her türlü hazırlık ya da girişimin derhal durdurulması gerekmektedir. 2019 yılı toplu sözleşme sürecinde ekonomik kayıplarımız başta olmak üzere, ekonomik, sosyal ve özlük haklar konusunda aylar öncesinden ülke çapında yaptığımız çalışmalarda iş yerlerinden topladığımız talepler belirlenmiş ve aşağıda yer alan toplu sözleşme taleplerimiz bu temelde oluşturulmuştur.
EKONOMİK-MALİ TALEPLERİMİZ Yıllardır talebimiz olan 3600 ek gösterge uygulaması bu toplu sözleşme döneminde mutlaka hayata geçirilmelidir.
Ek ders ücretleri arttırılmalı, 1 saatlik ek ders ücreti; 1. derecenin 4. kademesinden aylık alan bir öğretmenin, aylık ve aylığa bağlı parasal haklarının toplamının, bir öğretmenin aylık karşılığı girmek zorunda olduğu ders saatine bölünmesiyle elde edilecek miktar kadar olmalıdır. ‘Uzman öğretmenlik’ uygulamasına son verilmelidir. Başöğretmen ve uzman öğretmenlerin yararlandığı mali ve özlük haklardan tüm öğretmenler yararlanmalıdır. Nöbetçi öğretmenlerden, derse girmeyen öğretmenlerin yerine ders görevini yerine getirenlere, branşına bakılmaksızın bu görev karşılığında ek ders ücreti ödenmelidir. Halk eğitim merkezlerinde çalışan öğretmen ve yöneticilere nöbet ücreti verilmelidir. İdari tatil olması ve tedavi-tetkik amacıyla öğretmenin sağlık kuruluşunda olmasından dolayı ders görevinin yerine getirilemediği ve ayrıca öğrencilerin derste mevcut olamamasından dolayı dersin yapılamadığı durumlarda öğretmenlerin ek ders ücreti kesilmemelidir. Eğitim kurumlarında eğitim-öğretim sınıfı dışında görev yapan tüm çalışanların, eğitim-öğretim yılına hazırlık ödeneğinden yararlanmaları sağlanmalıdır. Yapılan fazla çalışma “fazla mesai” olarak kabul edilmeli ve yüzde yüz zamlı olarak ücretlendirilmelidir. Öğretmenlerin emeklilik ikramiyeleri hesaplanırken, yılı tamamlanmayan süreler ay olarak hesaplanıp, ikramiyesine yansıtılmalıdır.
Eğitim öğretim tazminatı senede iki kez en az bir maaş tutarında olmalı ve ayrım yapılmaksızın bütün eğitim ve bilim emekçilerine ödenmelidir. Sözleşmeli öğretmenlerin ek ders ücretinde yapılan SGK kesintisi, hizmet puanı verilmemesi uygulaması kaldırılmalı, kadrolu çalışanlara verilen eş, çocuk doğum yardımı, yolluk ödeneği, yabancı dil tazminatı sözleşmeli çalışanlara da eşit şekilde verilmelidir. Sözleşmeli ve ücretli öğretmenlerin yaptıkları işle bağlantılı olarak, mali ve özlük açısından kadrolu öğretmenlerle eşit haklara sahip olması için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
ÖZLÜK HUKUK TALEPLERİMİZ Tüm eğitim ve bilim emekçilerine yaptıkları işin önemi ve zorluğu dikkate alınarak her dört yıla bir yıl olmak üzere yıpranma hakkı verilmelidir. Öğretmen, hizmetli ve teknik personel açıkları sözleşmeli ya da güvencesiz istihdam ile değil, doğrudan kadrolu/güvenceli istihdam ile kapatılmalıdır. 3 Ağustos 2016 günlü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Sözleşmeli Öğretmen İstihdamına İlişkin Yönetmelik yürürlükten kaldırılmalıdır.
Aday öğretmenlere uygulanan performans değerlendirmesi ile adaylık devresinin sonunda sözlü sınav yapılması uygulamasından vazgeçilmeli, buna ilişkin gerekli mevzuat değişikliği yapılmalıdır. Eğitim yöneticileri, müfettişler ve öğretmenlere rotasyon uygulamasından vazgeçilmelidir.
Danıştay İdari dava Daireleri Kurulu’nun 2018/3491 Esas ve 2018/5482 numaralı kararı ile 2018/3179 Esas ve 2018/4581 numaralı kararlarının sonucu uygulanmalı ve “2016 Bakanlık Maarif Müfettişliği Mülakat ve Atama Kılavuzuna” dayanılarak yapılan tüm işlemler iptal edilmelidir. Yasal düzenleme yapılarak, yeniden kadro tahsisi yapılmalıdır. Görevde yükselme ve unvan değişikliklerinin her yıl yapılmasına olanak verecek biçimde düzenlenmelidir. Sınavlara hazırlayıcı eğitim sınavı düzenleyen kamu kurumları tarafından verilmelidir. Norm fazlası öğretmenlerin istek dışı atamalarına son verilmelidir. Eğitim emekçilerinden; işverenin düzenlediği hizmet içi eğitime katılanlara bu eğitim süresince, yükseköğrenime devam edenlere (yıllık izinleri dışında) yılda bir ay, alanlarında yüksek lisans yapanlara bir yıl, alanlarında doktora yapanlara iki yıl, kurumunca yurt dışına öğrenim için gönderilenlere, bu öğrenim süresince, özlük haklarına hiçbir zarar gelmemek üzere izin verilmelidir. Okul öncesi eğitimde her sınıf için okul öncesi eğitimi almış destek personelinin ataması kadrolu olarak yapılmalıdır. Dersler 50 dakikadan 40 dakikaya indirilmeli, dinlenme hakkı düzenlenmelidir. Faranjit, varis, bel fıtığı, astım vb. hastalıklar öğretmenler için meslek hastalığı olarak kabul edilmelidir. Meslek hastalıkları tanımlanmalı, meslek hastalığına maruz kalanlara tazminat ödenmelidir.
Tüm eğitim bilim emekçilerine yaptıkları işin önemi ve zorluğu dikkate alınarak her dört yıla bir yıl olmak üzere yıpranma hakkı verilmelidir. Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına son verilerek, tüm öğretmenler kadrolu olarak istihdam edilmelidir. Mazerete dayalı tayin hakkı, okul yöneticisi ve müfettiş olma, yurt dışı görevlendirme hakkı iade edilmelidir. Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına duyuru yapılmadan öğretmen ataması ve idareci görevlendirilmesi uygulamasının yürütmesini durduran Danıştay 2. Dairesinin 21.11.2018 gün E:2018/3043 sayılı kararı uygulanmalı; anılan karardan sonra yapılan tüm öğretmen atamaları ve idareci görevlendirmeleri iptal edilmelidir. Öğretmenlerin il içi ve iller arası atamalarda her yıl yaşanan sorunlar, taraflar mağdur edilmeden çözülmeli, hiç bir eğitim ve bilim emekçisi ailesinden koparılmamalıdır.
Okul öncesi öğretmenleri ve sınıf öğretmenlerinin maaş karşılığı okutmak zorunda olduğu ders saati sayısı 18’den 15’e indirilmelidir. Yardımcı hizmetli, teknik ve idari personel olarak çalışan eğitim ve bilim emekçileri kadrolu istihdam, isteğe bağlı yer değiştirme hakkı verilmelidir. Yardımcı hizmetli, teknik ve idari personelin yaptıkları fazla çalışma ‘fazla mesai’ olarak kabul edilmeli ve % 100 zamlı olarak ücretlendirilmelidir.
DEMOKRATİK TALEPLERİMİZ
Eğitim kurumu yöneticileri, belirli koşulları taşıyan öğretmenler arasından ve eğitim bileşenlerinin tamamının katılımı ile gerçekleştirilecek seçimlerle belirlenmelidir. Eğitimde siyasi kadrolaşma uygulamalarına son verilmeli, eğitim yöneticileri belirlenmesinde, eğitim ve bilim emekçilerinin ilk atamalarında ve proje okullarına öğretmen atamalarında sendikal-siyasal referanslar değil, liyakat temel alınmalıdır. MEB Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumları uygulaması sonlandırılmalıdır. İl MEM/MEB’deki kurul ve komisyonlarda sendika temsilcilerinin de yer alması için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
YÜKSEKÖĞRETİM TALEPLERİMİZ Kurumlar arası nakillerde, üniversite yönetimlerinin keyfi uygulamaları sonlandırılmalıdır. Yükseköğretim kurumlarında görev yapan idari ve teknik personelin, yükseköğretim kurumları arasında yer değiştirmelerine olanak verecek bir yönetmelik hazırlanmalı ve yürürlüğe konmalıdır. Üniversitelerde ‘ikinci öğretim” görevini yürüten (akademik, idari, teknik) tüm çalışanlara adil olarak ücret ödenmelidir. Profesör ve doçent kadrosu dışındaki akademik personelin tamamı daimi kadroya geçirilmeli, süreli atama/görevlendirme ve 2547 sayılı Yasanın 50/d maddesi uyarınca geçici çalıştırma uygulamasına son verilmelidir. Eşit işe eşit ücret verilerek, ders ve araştırma sürecinde eşit katkıların eşit değerlendirmesi yapılmalıdır. Doktorasını bitirmiş olan bütün araştırma görevlileri doğrudan doktor öğretim üyesi kadrosuna atanmalıdır. Akademik yükseltmede araştırma ve yayınlar “bilimsel yeterlilik” ilkesi esas alınarak düzenlenmelidir. Geliştirme ödeneği, adil bir şekilde idari personele de ödenmelidir. Doçentliğe atanmak için, YÖK-Üniversitelerarası Kurul (ÜAK) tarafından uygulanan “Eserlerin İncelenmesi Aşamasında Doçentliğe Başvuru Koşulları’nı yerine getirmek yeterlidir. “Eserlerin İncelenmesi Aşamasında Doçentliğe Başvuru Koşulları’nı sağlamış olan ve geçmişte bu başvurusunu yapmış olan tüm doktor öğretim üyesi kadrosundakilerin, doçent unvanını alması sağlanmalıdır. Doçentliğe atanmada sözlü sınav uygulaması kaldırılmalıdır.
Üniversitelerde kadro sorunları bekletilmeden çözülmelidir. Kadrolar sürekli olmalı, yükseköğretim emekçilerine gelecek kaygısı yaşatılmamalıdır. Tüm karar ve denetim süreçlerinde, üniversite bileşenlerinin tümü yer almalıdır. Karar ve denetim süreçlerinde kişilerin değil, kurulların egemenliğini esas alan eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik özyönetim ve özdenetim modeli hayata geçirilmelidir. Devlet bütçesinden kamu üniversitelerine ayrılan pay artırılmalıdır. Eğitime ayrılan payın harcanması; öğretim elemanları, üniversite çalışanları ve öğrenci temsilcilerinin denetimine açık tutulmalıdır. Üniversiteler mali ve yönetsel olarak özerk olmalıdır. Mali özerklik amacının gerçekleştirilmesi için üniversitenin kendi kaynaklarını kendisinin yaratması adı altında, yürütülen ticarileştirme ve özelleştirme uygulamalarına son verilmelidir. Üniversitelerin yönetsel özerkliğinin hayata geçirilmesi için gerekli tüm düzenlemeler yapılmalıdır. Öğretim elemanlarının; özgürce araştırma, incelemelerde bulunma, bilimsel çalışma yapacağı konuyu, çalışma yöntemlerini, kişi ya da kişileri seçme, çalışmalarını yayınlama hakkının önündeki engeller kaldırılmalıdır. 2547 sayılı yasanın 13-b/4 maddesi kapsamında keyfi görev yeri değişiklikleri sonlandırılmalıdır. Bu tipte görevlendirmelerde çalışanın rızası ve fakülte kurulu karar mekanizmaları hayata geçirilmelidir. Üniversitelerde kullanılan güvenlik kameraları, parmak izi, turnike sistemi, kartlarla açılan kapılar vb. mekanizmalar ortadan kaldırılmalıdır. Özgür düşüncenin önüne engel koyan disiplin mekanizmaları terk edilmeli; yerine tüm bileşenlerce oluşturulacak olan “ortak yaşam ilkeleri” hayata geçirilmelidir. Üniversite lojmanlarından tüm üniversite çalışanlarının eşit yararlanması sağlanmalıdır. Yardımcı hizmetler ve genel idari hizmetler sınıfında görev yapanlar başta olmak üzere, yükseköğretim kurumlarında akademik kadro dışında görev yapan personelin tamamının görev tanımları yeniden yapılmalı, görev tanımları dışındaki işlerde çalıştırma uygulamasına son verilmelidir. Yükseköğretim hizmeti alanında çalışan idari personele, ‘yükseköğretim tazminatı’ verilerek, ücretlerinde iyileştirme yapılmalıdır.
KADIN EMEKÇİLER İÇİN TALEPLERİMİZ Okul öncesinden itibaren tüm kademelerde, üniversitelerin tüm bölümlerinde ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’ dersi zorunlu ders olarak okutulmalıdır. Öğretim programları incelenerek; ders kitaplarındaki cinsiyetçi ifadeler tespit edilmeli; cinsiyet ayrımcılığına duyarlı eğitim materyallerinin hazırlanması sağlanmalıdır. Öğretmenlerin hizmet içi eğitimlerinde ve öğretmenlik formasyonu programlarında cinsiyet eşitliğine duyarlı materyallerin kullanılması sağlanmalıdır. Tüm eğitim emekçilerinin toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimini alması sağlanmalıdır. Kadın eğitim ve bilim emekçilerinin hamileliğinin tespit edildiği andan itibaren maaş karşılığı dışında (15 saatten) fazla derse girmesi zorunlu tutulmamalı ve nöbet görevi verilmemelidir. Doğum yapan eğitim ve bilim emekçisine (bebeğin canlı ya da ölü doğmasına bakmaksızın) 1. derecenin 4. kademesindeki eğitim emekçisinin 3 aylık maaşı toplamı kadar doğum parası ödenmelidir. Eğitim kurumu yöneticilerinin %50’sinin kadın eğitim emekçilerinden belirlenmesi için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Doğum izinleri doğum öncesi 8 hafta, doğum sonrası 24 hafta toplam 32 hafta ücretli izinli olmak üzere düzenlenmeli; doğum izni sürelerinin bitiminden çocuğun ilkokula başlayacağı süreye kadar geçen sürede anne ve babaya dönüşümlü kullanmak şartıyla 1 (bir) yıl ücretli ebeveyn izni verilmelidir. Kadın eğitim ve bilim emekçilerine, çocuğunu emzirmesi için doğum sonrası analık izni süresinin bitim tarihinden itibaren ilk 2 (iki) yıl içinde 3 saat süt izni verilmeli, süt izninin hangi saatler arasında ve günde kaç kez kullanılacağı hususunda kadın eğitim ve bilim emekçisinin tercihi esas alınmalı, süt izinlerinin kullanılmasından dolayı hiçbir ücret kesintisi yapılmamalı, süt izinlerinin kullanımının önündeki tüm fiili engeller kaldırılmalıdır. Boşanan, mobbinge, şiddete, tacize, istismara uğrayıp beyanda bulunan eğitim ve bilim emekçisi kadınların yer değiştirme isteği herhangi bir belge ibrazı istenmeksizin kabul edilmelidir.
EĞİTİM İLE İLGİLİ TALEPLER Devlet okullarının tüm ihtiyaçları genel bütçeden karşılanmalı; eğitime yeterli bütçe, okullara ihtiyacı kadar ödenek ayrılmalıdır. Milli Eğitim Bakanlığı’nın Diyanet İşleri Başkanlığı başta olmak üzere, her türlü dini vakıf ve dernekler arasında imzalanan ve çocuğun üstün yararını gözetmeyen tüm protokoller iptal edilmelidir.”/BSGMEDYA |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |