KESK Çorum Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Nevzat Veldet, Kamu emekçileri ve emeklikleri olarak önemli bir sürece girdiklerini açıkladı‘GREVLİ TOPLU SÖZLEŞME VE ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜĞÜ İSTİYORUZ 16 Temmuz 2019 KESK Çorum Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü, Tüm Bel Sen Şube Başkanı Nevzat Veldet, Kamu emekçileri ve emeklikleri olarak önemli bir sürece girdiklerini belirterek, ‘2020-2021 yıllarını kapsayan ‘Toplu Sözleşme’ görüşmeleri 1 Ağustos 2019 Perşembe günü başlayacak. 3 milyon kamu emekçisi ve 2 milyon kamu emekçisi emeklisinin gözü kulağı iki hafta sonra kurulacak masada olacak.’dedi. Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Çorum Şubeler Platformu, İnsanca Yaşam için Temel Toplu İş Sözleşmeleri talepleri ile ilgili olarak, saat 17.00’de Çorum Valiliği Ek binası önünde basın açıklaması yaptı. KESK Dönem Sözcüsü Nevzat Veldet tarafından okunan basın açıklamasında, 1 Ağustos 2019 tarihinde başlayacak TİS görüşmelerine dikkat çekildi. Yıllardır en temel sorunları arasında yer alan gelir vergisi adaletsizliği bugün daha da yakıcı hale geldiğine dikkat çeken Nevzat Veldet, iş güvencelerinin fiilen kullanılamaz hale getirildiğini, Ayrıca 24 Haziran 2018 tarihinde yapılan seçimler öncesinde bizzat Cumhurbaşkanı tarafından verilen 3600 ek gösterge sözünün gereği aradan geçen bir yılı aşkın zamana rağmen yerine getirilmediğini kaydetti.
‘İŞ GÜVENCEMİZ FİİLEN KULLANILAMAZ HALE GETİRİLMİŞTİR’ Açıklamasında OHAL ve KHK ile 130 bine yakın kamu çalışanının kaderine terk edildiğine dikkat çeken KESK Çorum Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü, Tüm Bel Sen Şube Başkanı Nevzat Veldet, konuşmasının devamında şunları söyledi:
‘Bilindiği üzere bugüne kadar mevcut iktidar ve bu iktidarın 'sendikamız' diye tanımladığı yapı arasında 2012 yılından bugüne tam dört kez danışıklı dövüş oyunlarına dayalı mutabakatlar imzalanmıştır. Söz konusu mutabakatlarda; insanca yaşamaya yetecek bir ücretten, güvencesiz, sözleşmeli istihdama son verilmesine, gelir vergisi adaletsizliğinin ve ek gösterge adaletsizliğinin ortadan kaldırılmasından ek ödemelerimizin emekli aylıklarımıza yansıtılmasına kadar hiçbir temel sorunumuz çözülmemiştir. Üstelik ülkemizde bir yıldır devam eden ekonomik kriz, Olağanüstü Hal (OHAL) döneminde çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ve bunların kalıcı hale getirildiği düzenlemeler çalışma yaşamımızı daha güvencesiz hale getirmiş, yaşadığımız sorunları daha da derinleştirmiştir. Bugün kamuya kadrolu personel alımı durma noktasına gelmiştir. Kamu emekçilerinin sözleşmeli, kadro karşılığı sözleşmeli, geçici sözleşmeli, vekil ve ücretli gibi farklı biçimlerde güvencesiz istihdamı artarak sürmektedir. Hükümet yılardır kadro talep eden sözleşmelilerin sesine kulak tıkamaya, oyalama taktikleri geliştirmeye devam etmektedir. Nitekim bugünlerde TBMM’de görüşülmesine devam edilen torba yasa sadece 4+2 olarak bilinen sistemle sözleşmeli istihdam edilenleri kapsamaktadır. Buna göre altı yıl boyunca ailesinden koparılanların 3+1 sistemi ile yani ceza indirimi ile yetinmesi beklenmektedir. ‘130 BİNE YAKIN KAMU ÇALIŞANI OHAL VE KHK İLE KADERİNE TERKEDİLDİ’
Maaşlarımızdaki erime sürmektedir. Hedeflenen enflasyon oranlarına, hatta bazen bunun bile altındaki rakamlara imza atanların ‘tarihi başarıları’ sayesinde maaşlarımız her yıl açlık sınırına daha fazla yaklaşmıştır. TÜİK, krizin faturasını emekçi kesimlere yıkmanın bir aracı haline getirilmiştir. Nitekim yaklaşık bir yıldır iğneden ipliğe her şeyi kapsayan zam yağmuru TÜİK'in resmi enflasyon rakamlarına adeta damla olarak yansımaktadır. Ramazan ayından bugüne et ve et ürünlerinde, süt ve süt ürünlerinde yaşanan en az yüzde 20 artış görmezden gelinmiş, “meyve ve sebze fiyatlarında yaşanan düşüşün etkisi ile enflasyon düştü" denilmiştir. Adeta 81 milyonun tamamının vejetaryen ya da vegan olduğu varsayılmıştır. Yine şekerden çaya, akaryakıt ürünlerinden elektriğe uzanan zamlar, alkol ve sigaradaki ÖTV artışları görmezden gelinmektedir.
‘TÜİK, KRİZİN FATURASINI EMEKÇİ KESİMLERE YIKMANIN BİR Tüm bunlara rağmen ne yazık ki bir kısım medya, kamuoyunu yanıltıcı haberlere imza atmaya devam etmektedir. 3 Temmuz’da enflasyonun açıklanmasından hemen sonra, Hayatımızda bir arada görmediğimiz para destesi fotoğraflarının yer aldığı bu haberlerde büyük puntolarla 'memura 3 zam birden” manşetleri atılmıştır. "En düşük memur maaşı 3.723 TL oldu" denilmiştir. Dün elimize geçen maaşlar tüm bu haberlerin koca bir palavradan ibaret olduğunu ispatlamaktadır. Bu ülkede yaşayan 81 milyon TÜİK'in resmi enflasyonu ile düşük gösterilmeye çalışılsa da sokakta, pazarda yaşanan gerçek enflasyonun en az %40 olduğunu biliyor. Buna karşın maaşlarımızda %5'lik 'toplu sözleşme' zammını, %1,01'lik enflasyon farkını, iki günlük bebek bezi almaya yetmeyen çocuk yardımının üç beş kuruş artırılmasını 'memura üç zam birden' diye sunanları, en düşük maaşı hesap oyunları ile 650 – 700 TL fazla gösterenleri, Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyeliğine atananların maaşlarında %40 zam yapılmasını görmeyip bizim maaşlarımızdaki sefalet artışını ‘müjde’ diye yutturmaya çalışanları buradan kınıyoruz. ‘GELİR VERGİSİ ADALETSİZLİĞİ BUGÜN DAHA DA YAKICI HALE GELMİŞTİR’ Yıllardır en temel sorunlarımız arasında yer alan gelir vergisi adaletsizliği bugün daha da yakıcı hale gelmiştir. Ayrıca 24 Haziran 2018 tarihinde yapılan seçimler öncesinde bizzat Cumhurbaşkanı tarafından verilen 3600 ek gösterge sözünün gereği aradan geçen bir yılı aşkın zamana rağmen yerine getirilmemiştir. Bunlara ek olarak kamuda siyasi kadrolaşma ve sendikal ayrımcılık hiç olmadığı kadar artmıştır. Kamu görevine almada ve görevde yükselmede KPPS ve yazılı sınavların etkisinin azaltılması ile kariyer ve liyakat ilkeleri tamamen ortadan kaldırılmıştır. Yani torpilin, kayırmanın, ayrımcılığın siyasi kadrolaşmanın kapsı sonuna kadar açılmıştır. KPSS’yi, sözlü sınavları ya da mülakatları aşan adaylar Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması ile üçüncü bir elemeye tabi tutulmaktadır. Böylece kamuya alınacak olanların siyasal iktidarla aynı çizgide olması, dolayısıyla sendikal tercihini yaparken de siyasal iktidarla sembiyotik bir ilişki içinde olan konfederasyona bağlı sendikalara üye olmasının yolu açılmıştır. Elbette ki yaşadığımız sorunları bunlardan ibaret değildir. Kamu emekçilerinin burada tek tek sıralamaya vaktimizin yetmediği onlarca sorunu vardır. Tüm bunlara rağmen üç ay önce “sendikamız” dediği yapının düzenlediği konferansta konuşan Cumhurbaşkanı söz konusu yapının önümüzdeki dönemde de ‘fedakarlıkta’ bulunmasını beklediklerini ifade etmiştir.
‘TÜM FATURA KAMU EMEKÇİLERİNİN Buradan altını bir kez daha çiziyoruz. Bugüne kadar fedakârlıkta bulunanlar çifte maaş alıp hükümet temsilcileri ile boy boy fotoğraf vermeyi sendikacılık zannedenler değildir. Tüm fatura kamu emekçilerinin ve kamu emekçisi emeklisinin sırtına yıkılmıştır. 3 milyon kamu emekçisi ve 2 milyon kamu emekçisi emeklisi tam yedi yıldır yandaş yapı ile danışıklı dövüş oyunlarına dayalı mutabakatların bedelini fazlası ile ödemiştir. Dolayısıyla kamu emekçilerinin, emekliklerin daha fazla fedakarlık yapacak hali kalmamıştır. Kapsamından, tarafların belirlenmesine, grev hakkımızın yasal güvence altına alınmamasından, uyuşmazlık durumunda devreye girecek olan Hakem Kurulunun yapısına kadar onlarca temel sorunu bulunan, yasak ve sınırlamalarla yüklü, hak arama yollarını kapatan bu fason toplu sözleşme sistemi bir kez değil, iki kez değil, üç kez değil, tam dört kez iflas etmiştir. Biz KESK ve üye sendikaları olarak; kendine Müslüman olanların, hep bana hep bana diyenlerin aksine bu toplu sözleşme sürecinde de dar gelirli vatandaşlarımızın kamu hizmeti alma hakkını merkeze koyan halktan yana bir kamu hizmeti, tüm kamu emekçilerinin fazlası ile hak ettiği demokratik adil bir çalışma yaşamı, insanca yaşamaya yetecek bir ücret, güvenceli istihdam, güvenli gelecek ve gerçek bir toplu pazarlık hakkı için mücadelemizi sürdüreceğiz.
BUNUN İÇİN ÖNÜMÜZDEKİ
İşe almada ve görevde yükselmede, unvan değişikliğinde mülakatın güvenlik soruşturması arşiv kaydı araştırmasının kaldırılmasını,
Buradan tüm kamu emekçilerine ve emeklilerine seslenerek sözlerimize son veriyoruz. Sevgili kamu emekçileri, sevgili emeklilerimiz biliyoruz içinde bulunduğumuz tablo oldukça karanlık. Unutmayalım bu karanlığa alışmak, tepkisiz kalmak kanıksamayı ve kabullenmeyi de beraberinde getirir. Her şeye rağmen bu karanlık tabloya alışmamak, umudumuzu diri tutmak bizim elimizde. Konfederasyonumuz KESK’in toplu sözleşme teklifi sadece hükümete sunulmuş bir teklif değildir. Sendikalı sendikasız tüm kamu emekçilerine sunulmuş insanca yaşam, güvenceli iş ve güvenli gelecek teklifidir. Gelin taleplerimize birlikte sahip çıkalım, haklarımızın peşkeş çekilmesini hep beraber engelleyelim.’/BSGMEDYA |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |