• https://www.facebook.com/bsgmedya@hotmail.com
  • https://www.twitter.com/bsgmedya@hotmail.com

NÖBETÇİ ECZANELER
ULUSAL GAZETELER

İYİ Parti Çorum İl Başkanı Bekir Özsaçmacı, AK Parti iktidarını sert sözlerle eleştirdi.


'TUZUN KOKTU,YOLUN
SONUNA GELDİLER...'

16 Mayıs 2019

İYİ Parti Çorum İl Başkanı Bekir Özsaçmacı, AK Parti iktidarını sert sözlerle eleştirdi.  

“Etin kokmuş olması bir son değildir, ama tuzun kokmuş olması, yolun sonuna gelindiğinin işaretidir” diyen Özsaçmacı;  AK Parti’nin, dünyada belki de örneğine rastlanmayacak şekilde, mevcudiyet nedeni olan milletine karşı takiyyeye girişen bir parti olarak şimdiden siyasi tarihteki yerini aldığını kaydetti.

‘AK Parti önce, demokrasi ve milli irade demiştir; sonra kendi iradesini, milletin iradesinin önüne geçirmiştir.’ diyen Özsaçmacı, yaptığı açıklamasında iktidara yönelik eleştirilerini şöyle sürdürdü:

“İktidara geldikten sonra, başta söylediği her şeyin tersini yapmış, vad’ ettiği tüm ilke ve söylemleri ile çelişkiye düşmüştür. AK Parti önce, hukuk, adalet demiştir; sonra hukuka uymak yerine hukuku kendisine uydurmuş, yasaların objektifliği ve tarafsızlığını göz ardı ederek “AK Partilinin hukuku”, “Ötekilerin hukuku” ayrımını yaratmıştır. Hakim ve savcıları adeta partinin memurları haline getirmiş, yüksek yargı organlarını, baroları tehdit etmekten geri durmamıştır.

AK Parti önce, demokrasi ve milli irade demiştir; sonra kendi iradesini, milletin iradesinin önüne geçirmiştir. YSK’yı kendi partisinin “ Seçim başkanlığı” haline dönüştürmüş, son İstanbul Seçimlerinde takındığı tavırla sandığı yok saymış, serbest seçimlerin içini boşaltmıştır.

AK Parti önce, toplumsal barış demiştir, kardeşlik, milli bütünlük, sosyal dayanışma diye terennüm etmiştir; sonra toplumu 36 adet alt kimliğe onları da bin bir parçaya ayrıştırma işine soyunmuştur.

“Bizimkiler” “Ötekiler” kamplaşması yarattığı yetmezmiş gibi, son dönemlerde, toplumun yarısını “Teröristler, hainler” diye yaftalamış ve tekrar tekrar bölmüştür. Bugün, “Milli Bütünlüğümüz”, AK Partinin ayrıştırıcı ve bölücü söylemleri dolayısıyla, tarihimizde görülmediği kadar, tehlike altına girmiştir.

AK Parti önce, fukaralığı ortadan kaldıracağım diye gelmiş, kalkınma, gelişme kelimelerini telaffuz etmiştir; sonra kendi yandaşlarına şirketler kurdurmuş, Kamu İhale Kanununda yüzü aşkın değişiklikler yaparak, bu şirketlere ballı börekli ihaleler vermiş, özelleştirme adı altında milyar dolarlık KİT’leri yok pahasına peşkeş çekmiştir.

Literatürümüze “Gemicikler” kelimesini kazandırmış, evlatlarını, kardeşlerini, yandaşlarını “Karun” lar kadar zengin etmiştir. Bir avuç hısım-akraba dışında, milletimiz, açlığa mahkum edilmiştir. Anlaşılmaktadır ki, AK Partinin savaş açtığı fukaralık değil bizatihi garip gureba, fukaraların kendisidir.

AK Parti önce, yaratılanı “yaradan”dan ötürü seviyoruz, insanlar Allah’ın bize emanetidir diye gelmiş; sonra farklılıklarına saygı göstermek yerine milletimiz etnik ve mezhep temelinde ayrıştırılmaya çalışılmıştır. Etnik ve mezhepsel hassasiyetler nedeniyle toplumsal çatışma riski had safhaya çıkmıştır.
AK Parti önce, “Türkiye’nin komşularıyla iyi geçineceğiz”, “sıfır sorun olmuş, bu coğrafyada neredeyse kavga etmediğimiz ülke kalmamıştır.

ABD ve Rus emperyalizmi arasına sıkışan devletimizin bekası ve güvenliği, ülkemizin itibarı ve güvenilirliği onulmaz yaralar almıştır. AK Parti önce, yüzyıllık eğitim ve sağlık sorunlarını aşacağız iddiasıyla hükümet olmuş; sonra her bakan değiştiğinde, milli eğitim ve sağlık politikaları değiştirilerek, oyuncağa çevrilmiştir. Genç nesiller değişen sınav yönetmelikleri arasında “eğitimsiz” ve rantın egemen olduğu şehir hastanelerinde “sağlıksız” bırakılmıştır.

AK Parti önce, milleti “Devlet”e ezdirmeyeceğiz demiş; sonra birbirlerinin karşıtlarıymış gibi, “Devlet” ve “Millet” mefhumlarını çatıştırmış, kadim devlet kurumlarını çökertmiş, millet ise 15 Temmuz’da devletini sokaktan toplamak zorunda kalmıştır. Anayasaya ve milletin iradesinin tecelligahı olan TBMM’ne itibar kazandıracaklarını söylemişler, meclisin ve tüm anayasal kurumların içini boşaltmışlardır.

AK Parti önce, dine, inanca saygı diyerek iktidara gelmiş; yüce dinimizi, cemaatlerin sonsuz hırslarına ve dar kalıplarına hapsetmiştir. Din görevlileri, AK Parti mensubuymuş gibi bir algı meydana getirerek, Yüce dinimize en büyük zarar verilmiştir. Toplumda dinimize ve din adamlarına yönelik saygı ve hassasiyet ortadan kalkmış, böylece genç jenerasyonda ateizmin ve deizmin patlamasının önünü açılmıştır.

Üzülerek belirtmeliyim ki, gelinen nokta şudur: AK Partinin bu ikiyüzlü tutumu dolayısıyla milletimizde yargıya olan güven, demokrasiye olan inanç, gelirin hakça paylaşılması ve geleceğe olan umut ortadan kalkmış, vatandaşın siyasal sisteme olan itimadı ve saygısı kalmamıştır. Son günlerde yaşanan İstanbul Seçimlerinin yenilenmesi faciası, Yüksek Seçim Kurulu’nun AK Partinin yargısı gibi hareket etmesi bardağı taşıran damlalar olmuş, bu kötü gidişi hızlandırmıştır.

Devlet dediğimiz organizasyonun temeli hukuktur. Hukukun üstünlüğü, yargının adil, tarafsız ve güvenilir olması esastır. Şayet yargı siyasallaşır ve hukuk ortadan kalkarsa o devletin yaşaması mümkün değildir. Etin kokmuş olması bir son değildir, ama tuzun kokmuş olması, yolun sonuna gelindiğinin işaretidir. Demokrasiyi işler halde tutmanın gereklerinden birisi de, demokrasinin vazgeçilmez unsurları olan siyasi partilerin yaşatılması ve hangi partiden olursa olsun siyasetçi kimliğinin itibarının korunmasıdır.

Her zaman söylüyoruz:
İktidar her rejimde, muhalefet sadece demokrasilerde vardır. Muktedir erkin bir vazifesi de, demokrasi adına kendisine farklı bakış açıları sunan muhalefetin mevcudiyetini muhafaza etmektir. Maalesef, AK Parti, tek adam rejimi ve ele geçirdiği sonsuz iktidar gücü ile “güç zehirlenmesi” hastalığına tutulmuştur. Bırakın farklı sesleri muhafaza etmeyi, bu sesleri susturmak üzere her yolu mübah sayan siyasi sapkınlığın içine düşmüştür.

Sayın Genel Başkanımızın, bir gece vakti, evinin önüne kadar giden şer güçler, Sayın Kılıçtaroğlu’nu linç etmek üzere kalkan eller, atılan nefret çığlıkları ve gazeteci Yavuz Selim DEMİRAĞ’a öldürme kastıyla vurulan sopalar, toplumumuzu büyük bir kaygıya ve korkuya sevk etmiştir. Ama asıl vahim olan, bu saldırılara “Dur” demesi gereken hükümetin ve yargının yanlış yerde konuşlanması ve mağdur yerine, saldırganların yanında saf tutmasıdır.

Maalesef, saldırganlar, hukuk önünde cezasız kalmıştır. Bunun yıkıcı tesirleri önümüzdeki süreçte görülecektir. Yargının jet hızıyla verdiği beraat kararları ile, muhalefete “ayağınızı denk alın”, “haddinizi aşmayın”, saldırganlara da “ne yaparsanız yapın, AK Parti arkanızdadır” mesajı verilmektedir. Bu algı toplumda derinlik kazandığı takdirde, milletimizin bir arada yaşama arzusu ve kararlılığında “telafisi mümkün olmayacak zararlara” yol açacaktır.

Bu konuda hükümeti ve hükümet yetkililerini bir kez daha uyarıyoruz. Bu vebalin altından kalkamazsınız, bu ateş herkesi yakar.’ /BSGMEDYA




Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

BİR KİTAP

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI