KESK Çorum Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Nevzat Veldet, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın açıkladığı ‘Yapısal Dönüşüm Adımları’ paketini değerlendirdiKESK, ‘YAPISAL DÖNÜŞÜM 11 Nisan 2019 KESK Çorum Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü, Tüm Bel Sen Şube Başkanı Nevzat Veldet, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın açıkladığı ‘Yapısal Dönüşüm Adımları’ paketiyle ilgili açıklama yayımladı. ‘Yapısal Dönüşüm Adımları’ paketinin sermayeye müjde, emekçilere ve halka ise acı reçete olduğunu öne süren Veldet, “Daha önce ‘reform’, ‘dönüşüm’, ‘devrim’ gibi kulağa hoş gelen kavramlarla yaldızlanan her paket gibi açıklanan bu paketten de işverenlere vergi indirimi ve teşvik müjdesi, ücretli kesimlere ve halka ise kıdem tazminatının fona devredilmesini, zorunlu BES’in yeniden düzenlenmesini, vergi yükünün artırılmasını içeren acı bir reçete çıkmıştır” ifadelerini kullandı.
PAKET, IMF’SİZ IMF PROGRAMININ BİR PARÇASIDIR Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak tarafından açıklanan “Yeni Ekonomi Programı Yapısal Dönüşüm Adımları 2019″ paketi ile IMF’nin Nisan 2018 tarihli Türkiye raporu arasındaki paralelliği olan “IMF’siz IMF programı” değerlendirmelerini bir kez daha haklı çıkardığını iddia eden Nevzat Veldet, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Nitekim IMF Nisan 2018 tarihli raporunda hükümete “İşgücü piyasası kıdem tazminatı reformu ile daha esnek hale getirilebilir. Emeklilik sistemi reformu genişletilmeli; özel emekliliğe otomatik katılım genişletilmelidir” tavsiyesinde bulunmuştur. Hazine ve Maliye Bakanı tarafından açıklanan paketin içeriği IMF’nin söz konusu tavsiyesinin harfiyen yerine getirilmek istendiğini göstermektedir.
PAKET, İŞVERENLERİN, Hazine ve Maliye Bakanı açıklanan paketin sunumuna, “Paketi Ağustos ayından bugüne kadar STK’ların katkı ve raporlarını alarak hazırladık” diyerek başlamıştır. Paketin içeriğine balkıdığında bakanın sözünü ettiği STK’ların patronlar kulübünün örgütleri olduğunu tahmin etmek zor değildir. Nitekim Maliye ve Hazine Bakanı’nın paketi açıklarken yaptığı konuşma ile Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin (TÜSİAD) yerel seçimlerin olduğu 31 Mart akşamı hükümetten beklentilerini sırladığı ‘Türkiye İçin Reform Dönemi’ başlıklı açıklama arasındaki uyum dikkatlerden kaçmamıştır.
PAKET, MİLYONLARCA İŞÇİNİN KIDEM TAZMİNATI HAKKINI ORTADAN KALDIRMA PAKETİDİR Bilindiği üzere emeğe hak ettiği değerin verilmediği ülkemizde işçilerin emekçilerin ücretleri, sigortalı olmaları hep maliyet olarak görülmüştür. Özellikle son yıllarda işgücü maliyetlerini düşürme, emek piyasalarını esnek hale getirme adına hayata geçirilen düzenlemelerle milyonlarca işçinin çalışma yaşamı kuralsızlaştırılmış, iş güvenceleri ortadan kaldırılmıştır. Açıklanan bu paketle işçiler açısından sadece parasal bir konu değil, iş güvencesinin son kalesi olarak ifade edilen 44 yıllık bir hak, kıdem tazminatı hakkı, bir kez daha hedefe konmuştur. “Tüm paydaşların katılımı ile kıdem tazminatı reformu gerçekleştirilecek” diyen Hazine ve Maliye Bakanı’nın bu sözlerinin halk dilinde tercümesi; kıdem tazminatı bir fona devredilecektir. Kıdem tazminatı fonu ile BES fonları birleştirilecek, muhtemelen işsizlik sigortası fonu birikimleri de eklenerek patronlara ‘kanalize edilecektir’, yani aktarılacaktır.
PAKET, ZORUNLU BES’İ YAYGINLAŞTIRMA PAKETİDİR Açıklanan paketle kamusal emeklilik ve sosyal güvenliği tasfiye etme planının bir parçası olan Bireysel Emeklilik Sistemi’nin daha da yaygın hale getirilmesi hedeflenmektedir. Buna göre sadece gönüllü BES değil, 2017 yılından itibaren kademeli olarak uygulanan, tüm ücretli kesimleri kapsayan Otomatik Katılım Sistemi (OKS) yani çalışanların ücretlerinden isteği dışında kesinti yapmaya dayalı zorunlu BES’nin de yeniden düzenlenmesi planlanmaktadır. Bakanın satır aralarında kullandığı ifadeler çalışanların ücretlerinden-maaşlarından istekleri dışında, zorla kesinti yapılmasını yaygınlaştıran, kesinti oranını artıran ve zorla dahil edilenlerin çıkmasını zorlaştıran bir sistem hazırlığı içinde olunduğunu göstermektedir.
PAKET, VERGİYİ HALKA Konfederasyon olarak en başından beri Türkiye’deki vergi sisteminin çok kazanandan az, az kazanandan çok vergi almaya dayalı adaletsiz bir sistem olduğunun, bu adaletsizliğin bir asgari ücretliyi, en düşük maaş alan bir kamu emekçisini milyarlarca geliri olan şirketlerden-holdinglerden daha fazla vergi öder hale getirdiğinin altını çiziyoruz. Yine adil denilebilecek bir vergi sistemine sahip ülkelerde toplam vergilerin %70’nin gelir üzerinden alınan doğrudan vergilerden, %30’nun ise tüketim üzerinden alınan dolaylı vergilerden oluştuğuna işaret ederek Türkiye’deki tablonun ise bunun tam tersi olduğuna dikkat çekiyoruz. Açıklanan pakette “dolaylı vergilerin ağırlığı azaltılıp doğrudan vergilerin ağırlığı artırılacak” hedefinin yer alması vergide adaletin sağlanması açısından olumlu bir adım olarak değerlendirebilir. Ancak bu olumlu adım, aynı paket içinde ‘kurumlar vergisi azaltılacak’ ve ‘vergiler tabana yayılacak’ hedefleri ile ortadan kaldırılmaktadır. Buna göre hem işverenlerden-şirketlerden-holdinglerden alınan kurumlar vergisi oranını düşürüp hem de doğrudan vergilerin nasıl artırılacağı merak konusudur. Açıklanan paketten kurumlar vergisi oranı düşürerek tahsilât tutarını artırmanın beklendiği anlaşılmaktadır. Ancak devletin kendi kurumlarının bütçe gerçekleşmesi raporları oranı 2006 yılından itibaren yüzde 33’ten yüzde 20’ye indirilmesine rağmen Türkiye’de şirketlerden-holdinglerden yeteri kadar vergi tahsil edil(e)mediğini ortaya koymaktadır. Kurumlar vergisi oranının düşürülmesi demek “Zaten tahakkuk eden kurumlar vergisi tahsil edilemiyor. Bari verginin oranını biraz indirelim ki tutardan bağımsız olarak, tahsil edilebilir hale getirelim” demekten başka bir şey değildir. Bu durumda oluşan açığın ücret geliri ile geçinenlerden alınacak gelir vergisi başta olmak üzere emlak vergisi, motorlu taşıtlar vergisi gibi diğer doğrudan vergileri artırılması tehlikesini de berberinde getirecektir. Bugüne kadar hayata geçirilen reformlardan, dönüşüm programlarından, paketlerinden “vergilerin tabana yayılması” hedefinden kast edilenin halkın ödediği vergilerinin hem çeşitlerinin hem oranları artırılması olduğu görülmüştür. ÖTV’den, özel iletişim vergisine, atık su bedeline, çevre temizlik vergisinden katı atık toplama bedeline kadar pek çok vergi “vergilerin tabana yayılması” hedefi ile hayatımıza girmiştir. Dolayısıyla açıklanan son pakette de bu hedefin tekrar edilmesi halkın çeşitliliği daha da artırılmış bir vergi yükü ile karşı karşıya kalacağını göstermektedir. SERMAYENİN ADIMLARINA KENDİ ADIMLARIMIZLA KARŞILIK VERMEK İÇİN… Açıklanan bu “Yapısal Dönüşüm Adımları” paketiyle; Birlik. Mücadele ve Dayanışma Günleri 1 Mayıs’a hazırlanan işçiler emekçiler ellerinde kalan son hakları da ortadan kaldırmayı hedefleyen bir saldırı ile karşılaşmıştır. Ekonomik krizin faturası bir kez daha emeği ile geçim savaşı veren, yoksullaşan milyonlara çıkarılmak istenmektedir. İşçilerin, emekçilerin, yoksullaştırılmış halkın IMF’siz IMF programının parçası, işveren örgütlerinin hazırladığı paketlere değil, artan hayat pahalılığı ve işsizliği ortadan kaldırmayı, ülkemiz tarafından da onaylanan uluslar rası sözleşmelerle garanti altına alınan onurlu çalışma hakkını hayata geçirmeyi temel alan, emek-insan-toplum odaklı bir dönüşüm programına ihtiyacı vardır. KESK olarak her geçen gün yakıcılığını daha fazla hissettiren, ekonomik krizin faturası yıkılmak istenen %99’un gerçek ihtiyacı olan bu programın hayat bulması için üstümüze düşen sorumluluğu yerine getirmeye devam edeceğiz.”/BSGMEDYA |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |