Emekli Eğitimci-Gazeteci/Yazar Müslüm Tunaboylu, 'Yaşadıkça Yaşananlar'da yine geçmişe doğru yolculuğa çıkıyor..
29 ARALIK 2018 Emekli eğitimci-Gazeteci ve Sitemiz Yazarı Müslüm Tunaboylu, ‘Yaşadıkça Yaşananlar’ başlığı altında yazdığı anılarında geçmişe yolculuğunu sürdürüyor. 2018 yılını uğurlamaya, yeni yıla da merhaba demeye hazırlandığımız şu günlerde Emekli Eğitimci-Gazeteci Müslüm Tunaboylu, ‘YILLARI TÜKETİRKEN’ başlıklı yazısında tarihe şu notu düştü: ‘Yılları tüketirken kendimizi sorgulayıp sorgulayamadığımızı düşünüyorum. Elbette her gün yeni gelişmeler olmuştur yaşantımızda. İnsanoğlu, dünyamızın o güzel oksijenini teneffüs etmeye başladığından itibaren her geçen gün gelişerek olgulara ayak uydurmak ister. Ama bazen umduğunu bulamadığı için ister istemez acılar çeker.
Acıktığımızı, ya da üşüdüğümüzü yakınımızdakilere nasıl bildirmişizdir. Etrafımızdakiler olanları çabuk algılamışlarsa sesimiz çabuk kesilmiştir. Eğer algılama işlemi gerçekleşmemiş ise biz kabaca ifade edersek, yaygaramızı sürdürmüşüzdür.
Yılların rakamları büyüdükçe biz de büyümüşüzdür elbette. Okul yıllarımız çok değişik bir dünya ile tanışmamızı sağlar. Güneşin doğduğu yer ile battığı yer arasından kurtularak bilmediğimiz yerleri, kısaca dünyayı tanımaya başlarız. Bu çağ bulunduğumuz yerleşim birimine göre değişmektedir. Cumhuriyet sonrası oluşan hükümetler ülke genelinde her yurttaşın ilkokuldan nasibini almasını yasalar yaparak sağlamaya çalışmıştır. Nüfusun % 80’i köylerde ya da bir o kadar sayıda bulunan mezralarda yaşadığını düşünürsek devletin aydınlanma görevi için yurttaşına sağladığı olanakları bir kenara atmamız mümkün değildir. Kurtuluş Savaşı sonrası başlatılan okuma-yazma seferberliği öyle sanıldığı gibi kolayca sağlanamamış, devletin ekonomik gücüne kırsal alanda olduğu kadar katkıda bulunmuştur. KENTLERE GÖÇLE BİRLİKTE ‘Kendi okulunu kendin yap’ sloganı yetmişli, seksenli yıllara dek sürüp gelmiştir. Köy ve mezralardaki okulların büyük bir bölümü bugün köylerde genç nüfus kalmadığı için kapatılmış, buralardaki öğretmenler sekiz yıllık öğrenime olanak sağlayacak yerleşim birimlerine kaydırılmıştır. İşte bugün çocukların 8 yıllık yaşamları çok değişik arkadaşlıkların oluşmasına ve dünyayı daha iyi öğrenebilme olanağına kavuşmaktadır. Genç nüfus en azından askerlik görevi dönemine kadar çok değişik yerleşim birimlerinde, aileden kopuk bir vaziyette hayatın en azından yirmi yılını öğrenme çabaları içersinde geçirmekte, sonrası için ise kazanılırsa üniversiteye devam ederek bilgi ve becerisini artırmaya çabalamaktadır. Bugün ailelerin büyük çoğunluğu geleceklerini emanet edecekleri çocukları işsiz olarak ya kahve köşesinde ya da benzeri yerlerde yaşam savaşı verebilmek için çaba harcamaktadır. Günümüzde genç kuşağın sokaklarda umut aramaları hep rahat bir yaşam pastasından pay alabilmek içindir. Ülkemizdeki insan manzaraları, hergün bir başka türde ortaya çıkmaktadır.
BİR YILI DAHA GERİDE Şöyle geride bıraktığımız yıllardaki yaşam biçimimize bir göz gezdirsek; acaba umudumuzu güçlendiremeyiz mi? Ömür tükettiğimiz dünyamızda acılı günleri bir daha yaşamamak için bireysel olarak bize tanınan anayasa ve yasal haklarımızı noksansız olarak kullanmamız gerektiği düşüncesi ile siz okurlarıma sevgiler ve saygılar sunuyorum.’ muslumtunaboylu@hotmail.com
|
376 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |