Emekli Eğitimci-Gazeteci, BSGMEDYA Yazarı Müslüm Tunaboylu, tarihi mekanlara ve müzelere yaptığı ziyaret izlenimlerini bir kez daha okurlarıyla paylaştıEmekli Eğitimci-Gazeteci -Yazar ‘TARİHİ GÖRÜNTÜSÜ HER ZAMAN ETKİLEMİŞTİR BENİ..’
Kamyonu, treni, kayığı, denizi ve vapuru yaşıtlarımdan önce öğrenmiş olmam bir bakıma şanslı olduğumu gösterir. Nedendir bilmem tarihi mekânlar beni küçüklüğümden beri etkilemiştir. Bu duygu küçük yaşlarda yaşadığım bazı olaylar beni etkilemiş olabilir diye düşünüyorum. İlkokul çağında iken bugünkü gibi araçlar bol değildi. Araç deyince ilk akla gelen tahta tekerleklerden oluşan kağnı ile yaylı lüks arabalar akla gelirdi. Bizim gibiler ancak kağnı ya binerek tekerlekli araçla yolculuk yapabilirdik. O dönemde genellikle yolculuk için hayvanlardan yararlanılırdı. Seyyahların atlarla, develerle dünyayı dolaşmaya çalışmalarını düşünmek insanı olduğunca düşündürüyor. Çorum’da tarihi mekânları yerinde izlemeye 1948 yılında başladım dersem doğruyu saptamış olurum. Mecitözü’nden 5 öğretmen arkadaş bir jeep kiralayarak önce Alacahöyük’ü daha sonra da Boğazkale’yi bir Cumartesi günü görmüş ve tanımış olduk. Çok kısa bir gezinti ile izlediğim ve unutamadığım topraktan yapılmış kocaman bir buğday ambarı. ‘Bu kadar kocaman bir çamuru nasıl çevirdiniz, nasıl pişirdiniz’ diye sormuştum kendime.
HER YIL TARİHİ MEKANLARA GİTMEYİ GÖREV BİLDİM.. 15 yıllık kırsal alan görevini üstlendiğim yıllarda hemen her yıl tarihi mekânlara gitmeyi kendime bir görev bilmişimdir. Bir deyim vardır: ‘Çok gezen mi yoksa okuyan mı bilir?’ diye. Ben tarih dersini işlerken sınıfta zamanın nasıl geçtiğini anlayamazdım. Bazı olayları yaşamak insanın beyninden kolay, kolay silinmiyor. Çorum merkezde öğretmenliğe başladığım tarihten itibaren ders yılı bitiminden önce 4 ya da 5.sınıflarla Alacahöyük ve Boğazkale gezintisini gerçekleştirmiştim. Çocuklar tarihi mekânları izledikçe kendilerini sorgulamaya başladıklarına tanık oldum. İlimizde ki tarihi mekânları görmek için Japonya’dan yetkililerin Türkiye ye özel geziler düzenlediklerini anımsıyorum. 1983 yılında Almanya’nın cumhurbaşkanı olan kişi ile Boğazkale’de bir röportaj yapmıştım. Gazetecilik dönemimde unutamadığım anılarımdan birisidir. O cumhurbaşkanı Alman-Türk dostluğunu İkinci Dünya Savaşında Moskova önlerinde annesinin komşusu Türk annenin ördüğü yün kazak sayesinde donmadan kurtulduğunu anlatmıştı.
Aklınıza; ‘Alman Cumhurbaşkanı Boğazkale ye neden geldi, geldiğinde neleri inceledi’ gibi sorgulama yapılabilir. Bizim Alacahöyük ve Boğazkale'deki tarihi mekânlarımızın ortaya çıkarılması için yapılan tüm kazı masraflarını; bir Alman Vakfı karşılıyor. İşin üzüntü bölümü ise; çıkarılan tarihi eserleri kamuoyuna önce onlar açıklıyorlar, biz daha sonra tekrardan ibaret olan açıklamaları yapabiliyoruz. Anlaşmamız öyle. Ortaköy’deki tarihi mekanlar ortaya çıkarken dönemin Valisi Şevket Ekinci‘ye; ‘Şapinova' nın masrafını İl Özel İdaremiz karşılasın. Boğazkale’deki duruma düşmeyelim’ demiştim. Şapinova’da bulunanları biz kamuoyuna ve dünyaya tanıtabiliyoruz. Boğazkale’de uzun süre görev üstlenen Alman Peter Neve ‘burada yakında bir bomba patlatacağım’ diyordu. 1983’de Boğazkale’de bulunduğumuz bir günde ören yerinde çıkarılan BRONZ KADEŞ ANLAŞMASI’NI getirerek bombasını patlatmıştı. Ben Anadolu Ajansı’nın Çorum Muhabiri olarak bu haberi hemen ulaştırdım. Bu anlaşma bugün Ankara’da Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde saklanmakta, kopyası ise Boğazkale Müzesi’ndedir. ‘TARİHİ GÖRÜNTÜSÜ HER ZAMAN ETKİLEMİŞTİR BENİ..’ 1960’lı yılların ikinci yarısında ve 1970’li yılların ilk yarısında bugün müze olarak kullanılan İstiklal İlkokulu’nda görev yaptım. Müze olduktan sonra yaklaşık bir ay kadar önce müzeyi gezme olanağı buldum. Müze olarak kullanılan binanın iç bölümleri çok güzelleşmiş ve sağlamlaşmış. Tarihi görüntüsü her zaman etkilemiştir beni. Okulun tahta tavanı güvercinlerin bir yuvasıydı o zamanlar. Müzede görevli personelin hemen her gün müzenin hiç olmasa giriş kısmını temiz tutması gerekiyor. Tarihi bir yapıtta birçok eserin çok güzel bir şekilde değerlendirilmiş olduğunu bir süre önce bir Pazar günü görme olanağı buldum.
Eski Erkek Sanat Okulu olarak bilinen bina Kurtuluş Savaşı döneminde hem hastane hem de cepheye gönderilecek malzemeler için depo görevi yapmıştı. Anlattıklarım o dönemde sağlık görevlisi olarak görev yapan öğrenci velimin anılarıdır. Yazımı tamamlarken bir noktayı sizlere aktarmadan geçemeyeceğim. Bir toplantıda bir yetkiliye; ‘Tarihi ören yerlerine son gelişmeleri görebilmeyi arzuladığımı, birlikte yöreye bir gezi düzenleyebileceğimizi sanıyorum.’ demiştim. Sanırım bu arzum işlerin ve zamanın oluşumu yaratılamadığı için gerçekleşememiştir. İlgililerden dile getirdiğim konu için bağışlanmamı diliyorum. Saygılarımla. |
384 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |