Çorum Emek ve Demokrasi Platformu, 1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle kitlesel basın açıklaması düzenledi‘SAVAŞIN KAZANANI, BARIŞIN KAYBEDENİ OLMAZ’
1 Eylül Dünya Barış Günü, tüm yurtta olduğu gibi Çorum’da da kutlandı. Çorum Emek ve Demokrasi Platformu’nun çağrısı üzerine ÇorumPark girişinde bir araya gelen grup basın açıklaması yaptı. Çeşitli siyasi parti ve demokratik kitle örgütlerinin de destek verdiği 1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle düzenlenen kitlesel basın açıklamasında bir kez daha barış ve demokrasi talepleri dile getirildi. Çorum Emek ve Demokrasi Platformu adına basın açıklamasını okuyan KESK Dönem Sözcüsü ve Eğitim Sen Çorum Şube Başkanı Mustafa Gül, İnsanlık tarihinin en acımasız, en kanlı ve en kirli savaşı olan İkinci Büyük Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın başladığı 1 Eylül 1939 tarihinin üzerinden tam 79 yıl geçtiğine dikkat çekerken, ‘Hala silahlar konuşuyor, bütün insanlık ağır bedeller ödüyor, eşitliğe, özgürlüğe, demokrasiye dair temel kazanımlar her gün biraz daha gasp ediliyor, geriliyor. Sömürü ve kar hırsı, hegemonik güçler arasındaki paylaşım ve iktidar mücadeleleri savaşları süreğen hale getiriyor.’ dedi. Konuşmasında barış mücadelesine vurgu yapan Mustafa Gül, ‘Bu karanlık ve savaş halinden halklarımızı ve emekçileri kurtaracak olan emek, barış ve demokrasi mücadelesidir.’ dedi. Konuşması sık sık ‘Barış Hemen Şimdi’ sloganıyla kesilen Gül, basın açıklamasında şunları söyledi: ‘Ardında en az elli iki milyon ölü, milyonlarca engelli, moloz yığını haline gelmiş kentler, büyük bir acı ve gözyaşı bırakan bu büyük yıkımın başladığı tarih olan 1 Eylül tüm dünyada Barış Günü olarak kutlanıyor. Ancak aradan geçen 79 yıla rağmen emperyalist ülkeler, hegomonik güçler savaştan, kan dökmekten, barbarlıktan vazgeçmiyorlar! Dünyayı kana bulamaya devam ediyorlar.
‘BÜTÜN SAVAŞLAR İÇ SAVAŞTIR. ÇÜNKÜ TÜM İNSANLAR KARDEŞTİR’ Yüzlerce yıldır sahnelenen emperyalist hegemonya alanlarını genişletme projesi halklar arasındaki milliyet, din, dil, etnik kimlik farklılıklarını düşmanlaştırma politikalarına, savaşlara alet etmeye devam ediyor. Sürüp giden savaşlarda yok olan hayatlar, doğada yaratılan tahribat, açlığa, susuzluğa, sefalete sürüklenen milyonlar, göç yollarında yitip giden yüz binler, her geçen gün derinleşen gelir adaletsizliği umurlarında bile değil… 21. Yüzyılın dünyasında Ortaçağ gericiliği ve zulmü ile karşı karşıya kalan, katledilen, savaş ganimeti olarak köle pazarlarında satılan kadınlar, cesetleri kıyılara vuran Aylan bebekler umurlarında bile değil… Başta yanı başımızdaki Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada silahlar konuştukça bütün insanlık ağır bedeller ödüyor. Eşitliğe, özgürlüğe, demokrasiye dair temel kazanımlar her gün biraz daha yok ediliyor. Barışı, yaşadığımız ülkede ön koşulsuz olarak herkes için talep etmek, komşu ülke halkları başta olmak üzere tüm halklarla barış içinde yaşanmasını istemek ve kendi ülkemizde eşit, demokratik, özgür ve barış içinde yaşamak için mücadele etmek insan olmanın şartıdır. Emperyalist kapitalist düzenin insan emeğini ve doğayı talan etmek üzere insanlığa karşı yürüttüğü savaşa karşı emeğin talepleri için yürütülecek mücadele ve bu uğurda atılacak her adım bizleri barışa doğru biraz daha götürür. Barış, uğruna mücadele edilmesi gereken, kazanılması gereken politik bir mücadele başlığıdır. İktidar partisi AKP için “Barış”; muhaliflerin ses çıkaramadığı, 6 milyon oy almış bir parti eş başkanının, muhalefet milletvekillerinin hapse atılabildiği, Cumartesi annelerinin 700 haftadır sürdürdükleri çocuklarını arama eylemine polis saldırısının doğal karşılandığı; ve bugün 701. buluşmaya İstiklal Caddesinin abluka altına alınarak engel olunduğu, bir oy daha fazla alabilmek için dinci gericiliğin sosyal yaşamın her yanını kapladığı; halklar arasında gerilim ve düşmanlık tohumlarının ekilmeye çalışıldığı; ekonomik kriz karşısında yandaş şirketlerin borçları yapılandırma adı altında kamunun sırtına yıkılırken, işini isteyenlerin sokağa atıldığı, yasal hak olan grevlerinin ertelendiği, yasaklandığı; geçinemiyoruz diyenlerin terörist, vatan haini olarak ilan edildiği bir ortamın hakim kılınmasıdır. AKP iktidarı için “Barış”; milyonlarca emekçi ve muhalifin kendileri için yaratılan yeryüzü cehennemine ses çıkarmadan boyun eğmesi, iktidarla bu koşullarda uyum içinde yaşamasıdır. ABD VE BÖLGESEL İŞBİRLİKÇİLERİ ORTADOĞU’YU KAN GÖLÜNE ÇEVİRMEYE DEVAM EDİYOR! Emperyalistlerin baş temsilcisi ABD ve bugünkü sözcüleri Trump için “Barış”; başta Ortadoğu olmak üzere dünyanın her bölgesinde sömürü ilişkilerini sürdürebildikleri, yatırımlarını garanti altına aldıkları, savaş ve çatışmalarla halkları birbirine kırdırdıkları, enerji başta olmak üzere bütün yer üstü ve yer altı zenginliklerine el koyabildikleri ve buna kimsenin ses çıkarmadığı bir düzende at koşturabilmektir. ABD ve emperyalizm için “Barış”; yüz milyonlarca yoksulun kaderine razı edildiği, emperyalizm işbirlikçisi yerel iktidarlar aracılığıyla sömürü düzeninin devam ettirilmesidir. Oysa, emekçiler için, kadınlar için, ezilen halklar için Barış; emeğinin karşılığını alabilmektir. Halkların eşit ve özgür birlikteliğinin sağlandığı, demokratik taleplerinin karşılandığı bir toplumsal mutabakattır. Halkların kardeşliğidir. Sadece bugünü değil geleceği de savunan ekolojik bir yaşamı hakim kılmaktır. Ötekileştirmenin ortadan kalkmasıdır. Derelerin özgür akmasıdır. Kadın erkek eşitliğidir. Çocuğun da hakları var diyebilmektir. Türcülüğü reddetmektir. Göçmenleri düşman görmemek, dayanışmayı büyütmektir. 2018 dünyasında, Ortadoğu coğrafyasında Türkiye’de her şeye rağmen Barışı savunmaya kararlı bizler;savaşın kazananı barışın ise kaybedeni olmadığı gerçeğini bir kez daha hatırlatarak ülkemizin geleceğine sahip çıkmak, demokrasiyi, laikliği, bağımsızlığı, barışı, eşitliği, özgürlüğü, adaleti savunmak ve gerçek kılmak için mücadelemizi sürdüreceğiz. Örgütlü ve kararlı bir mücadele ile barışı bu topraklarda kökleşmiş bir ağaç haline getireceğimize söz veriyoruz.’ /BSGMEDYA |
579 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |