BASK Çorum İl Temsilcisi Hayati Çam, ABD’nin İçişleri ve Adalet Bakanlarımız ile ilgili skandal kararlarına sert tepki gösterdi
‘TÜRKİYE, HAYDUTLUĞA 2 Ağustos 2018 Bağımsız Kamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonu (BASK) Çorum İl Temsilcisi Hayati Çam, ABD’nin İçişleri ve Adalet Bakanlarımız ile ilgili skandal kararlarını protesto ettiklerini belirtirken, Türkiye Cumhuriyeti’nin bu tür aptalca tehditlerle hizaya getirilecek bir devlet olmadığını söyledi. ABD’nin Kudüs’ü başkent olarak tanıma kararından sonra İran ve Türkiye ile taammüden gerilim siyasetinin uygulamaya konulmasının Orta Doğu’da açıkça savaş kışkırtıcılığı olduğunu vurgulayan BASK Çorum İl Temsilcisi Hayati Çam, yaptığı yazılı açıklamada şunları söyledi: “ABD başkan ve başkan yardımcısı ile diğer yetkililerin rahip Andrew Brunson’un yargılanmasını bahane ederek yaptıkları açıklamalar diplomatik nezaketle bağdaştırılamayacak düşmanca yaklaşımlardır. ABD’nin bu tavrı; müttefiklik, stratejik ortaklık ve dostluğun herhangi bir anlamının olmadığı ve olmayacağını anlatmaktadır. ABD’nin hedefi bellidir: Ortadoğu’yu kan gölüne çevirmek ve kan gölü olarak tutmak. Orta Asya’dan başlayıp Ortadoğu üzerinden Afrika içlerine uzanan hat üzerinde; İslam dünyasında radikalleşmeyi sağlamak, radikal örgütler aracılığı ile provakatif kanlı eylemler düzenlenmesini örgütleyerek Batı dünyasında İslamofobiyi canlı tutmak. Irak’ta Amerikan işgali ile başlayan, bir milyonun üzerinde insanın canını alan, Afganistan’a müdahale ile devam eden, Mısır, Suriye, Katar, Libya ve Yemen ile tırmandırılan emperyalist müdahalelerin, Petrol Yağması ve Ortadoğu haritasının yeniden şekillendirilmesi her gün yeni piyonların sahaya sürülmesi için fırsat yaratmayı amaçlamaktadır. HESAP AÇIKTIR: Birinci Dünya Savaşı sonrasında Sevr ile Osmanlı İmparatorluğunun bölüşülen topraklarından pay alamayan ABD, 100 yıl sonra paylaşımın yenilenmesini ve Ortadoğu’da petrol yağmasından kendilerine pay verilmesini ve Ortadoğu haritasının yeniden şekillendirilmesini ve bölgede İsrail’in rahatlatılmasını amaçlamaktadır. ABD’nin önündeki tek engel Türkiye’dir. Bu nedenle her fırsatta Türkiye’ye saldırmaktadır. ABD; Taliban’ı, IŞİD’i,El-Kaide’si ile, PKK’sı ve YPG’si ve daha onlarca piyon örgütlerinde olduğu gibi, üstelik soğuk savaş döneminden beri aktif olarak yürüttüğü ve yönettiği tecrübesini konuşturarak bölgeyi kan gölüne çevirmektedir. ABD’nin yalnız olmadığı, dahası Ortadoğu ülkeleri arasında da gizli ve açık yandaşları olduğu dikkatlerden kaçmamalıdır. ABD’nin Türkiye’ye karşı yürüttüğü politikaları hatırladığımızda ortada dostluk olmadığı da açıktır. Birinci Dünya Savaşının akabinde Wilson Prensipleri bahane edilerek Doğu Anadolu bölgesinde Ermenistan Devleti kurulması amacıyla bölgeye müfettişler gönderilmesi, Kıbrıs’ta yaşanan katliam nedeniyle Türkiye’nin müdahalesini önlemek için Başkan Johnson tarafından 5 Haziran 1964’de Başbakan İsmet İnönü’ye mektup gönderilmesi, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sonrası uygulanan ambargo, 4 Temmuz 2003 tarihinde Kuzey Irak’ın Süleymaniye kentinde Türk askerlerinin başına çuval geçirilmesi ve benzeri olaylar hafızalarımızda tazeliğini korumaktadır.
Türkiye’deki her darbe veya darbe teşebbüsünde ABD’nin parmağının 15 Temmuz 2016 hain darbe teşebbüsünün de arkasında ABD’nin olduğu, darbeyi planlayanların ABD’de yuvalandığı ve ABD tarafından korunduğu da sır değildir. ABD, iki yıldan beri, 15 Temmuz hain darbe girişimi ve FETÖ liderini vermemekte, gerekçe olarak da Amerikan yargı süreçlerini gerekçe göstermektedir. ABD için FETÖ lideri neyse bizim için de rahip kılıklı Brunson da odur. ‘RAHİP BRUNSON OLAYI Bu kılıfla iki sayın Bakana yönelik yaptırım kararları bağcıyı dövmeyi amaçlamaktadır. Her ülke gibi, elbette Türkiye Cumhuriyeti Devleti, sınırları içerisinde kanunlara aykırı faaliyet gösteren Rahip Brunson’u hukuk içinde yargılama hakkına sahiptir. Rahip Brunson olayında ABD yetkililerinin tavrı Türkiye’nin iç işlerine müdahaledir. ‘TÜRKİYE BİR MÜSTEMLEKE Türkiye bir hukuk devletidir ve Türkiye tam bağımsız bir devlettir. Güçlü olmak hiçbir devlete haydutluk hakkı vermez. Uluslararası hukuk ve mütekabiliyet çerçevesinde ABD’nin haydutluğuna karşı cevap vermek Türkiye’nin en doğal hakkıdır. Hamaset değil, soğukkanlılıkla ve Devlet aklını kullanarak diplomatik yollar elbette sonuna kadar tüketilmelidir. Ancak, ABD’nin haydutluktan vazgeçmemesi halinde başta ekonomik olmak üzere her türlü ambargo gündeme getirilmeli, ilişkiler dondurulmalı, mütekabiliyet çerçevesinde cevap verilmelidir. BASK olarak; ABD’nin yaptırım kararları ile Türkiye’ye karşı yürütülecek ambargo uygulamalarını protesto ediyor, başta siyasi partilerimiz olmak üzere sivil toplum kuruluşlarını ABD haydutluğuna karşı ortak mücadeleye çağırıyoruz.’ /BSGMEDYA |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |